Mikro İktisat Ders Notları

KPSS SON TEKRAR, ÖNERİLER ve TAHMİNLERİM
KPSS SON TEKRAR, ÖNERİLER ve TAHMİNLERİM

 MİKRO İKTİSAT

 

  

I- GİRİŞ

MİKROİKTİSADIN KONUSU VE MİKROİKTİSADİ ANALİTİK YAKLAŞIMIN TEMEL ÇERÇEVESİ

Bilindiği gibi ekonomi biliminin temel sorunsalı kıt kaynaklarla, sınırsız olduğu varsayılan insan ihtiyaçlarının nasıl giderileceğidir. İnsan ihtiyaçlarının sınırlanamayacağı varsayımı altında burada iki amaç ortaya çıkar. Birincisi varolan ihtiyaçların mevcut kaynaklarla en iyi şekilde nasıl giderileceği (burada kaynakların optimal dağılımı incelenir. Optimal mal bileşimi, optimal girdi bileşimi gibi), ikincisi ise mevcut kaynakların miktarına etki eden faktörlerin incelenerek mevcut üretimin nasıl artırılacağıdır.

Mikroiktisatta bir bütün olarak ekonomiyi oluşturan birimlerin ve kısımların davranışının ekonomik analizi yapılır. Makroiktisatta toplulaştırılmış iktisadi değişkenler (toplam talep, toplam tüketim, toplam arz gibi) analiz edilirken, mikroiktisatta birey veya birim talebi, firma veya endüstri arzı gibi kısmi analizler yapılır.

Gerek makroiktisadi ve gerekse mikroiktisadi yaklaşımlarda tüm ekonomik birimlerin Homo Economicus’luk davranışını (yani iktisadi insan davranışını veya rasyonellik prensibini) göstereceği varsayılır.

Mikroiktisadi analiz ile makroiktisadi analizin analitik yaklaşımları birbirlerinden farklılık gösterir.

Mikroiktisadi analizde inceleme konusu olan mikroiktisadi değişkenin ilişki içerisinde olduğu iktisadi değişkenlerle bağlılıkları analiz edilirken oldukça standart bir analiz yaklaşımı uygulanır. Örneğin: Bir mikroiktisadi analiz konusu olan bir bireyin bir mala olan talebini ele alırsak, burada önce bireyin ilgili mala olan talep miktarı üzerinde etkili olan iktisadi değişkenleri tanımlayarak soyut bir model oluşturmamız gerekir. Talep edilecek miktar bağımlı değişken olmak üzere, talep edilecek miktar üzerinde etkili olduğunu varsaydığımız değişkenleri de bağımsız değişkenler olarak tanımlarız.

Bir malın talebini (D), miktarını da (Q) ile simgeleştirirsek, talep edilecek miktarı QD olarak gösterebiliriz.

Bu talep miktarı (QD) üzerinde etkili olan değişkenlerinde şunlar olduğunu kabul edelim:

a- İlgili malın fiyatı (P)

b- Talep edilen malın tamamlayıcısı veya rakibi olan malın fiyatı (PD)

c- Talep eden bireyin gelir düzeyi (G)

d- Talep eden bireyin zevk ve tercihleri (Z)

e- Talep eden bireyin geleceğe yönelik beklentileri (B)

Bu durumda talep fonksiyonunu şu şekilde oluştururuz.

QD = f(P, PD, G, Z, B)

Burada talep miktarı (QD) bağımlı değişken, talep edilen miktar üzerinde etkili olduğunu varsaydığımız değişkenler ise bağımsız değişkenler olarak tanımlanır.

Burada şu sorun ortaya çıkar. Bir bağımlı değişken birden çok bağımsız değişkene bağlı olduğu durumda, herhangi bir bağımsız değişkendeki değişmenin bağımlı değişken üzerinde nasıl bir etki yapacağını (artırıp veya azaltacağını) bilmemiz mümkün olmayacaktır. Örneğin; ilgili malın fiyatının düştüğü bir dönemde tüketicinin geliri de azaldı ise talep miktarının bundan nasıl etkilendiğini bilmemiz mümkün değildir. Bu nedenle mikroiktisadi analizde herhangi bir bağımsız değişkenin değişmesinin bağımlı değişkeni ne yönde ve nasıl etkilediğini bilebilmek için diğer bağımsız değişkenlerin değişmediği varsayılır. Buna “Ceteris Paribus” varsayımı denir.

Şimdi, talep miktarı üzerinde etkili olan malın fiyatı dışındaki diğer değişkenlerin değişmediği varsayımı altında bir malın fiyatının değişiminin talep miktarı üzerinde nasıl etkili olduğuna bakalım.

QD =  f (P, PD, G, Z, B )

Bu durumda talep edilecek miktar sadece malın fiyatına bağlı olacaktır.

QD = f (P)

Yine burada malın fiyatındaki değişmelerin talep edilecek miktarını ters yönde etkilediğini varsayalım. Varsayalım diyoruz çünkü; bazen malın fiyatının değişimi bazı mallara özgü olmak üzere talep miktarını aynı yönde değiştirir. Yani malın fiyatı arttığında talebi artar, fiyatı düştüğünde talebi düşer (Giffen Mallar). Bazı özel mallar dışında bir malın fiyatının değişimi talep edilecek miktarını ters yönde etkiler. Bu duruma Talep Kanunu denir. Yani talep kanunu Ceteris Paribus varsayımı altında geçerli bir kanundur.

Böyle bir ilişkiyi biz de kabul edelim. Yani diğer koşullar sabitken bir malın fiyatı arttığında talep edilen miktar düşer, fiyatı düşünce de artar varsayalım.

Bir malın fiyatı sıfır olduğunda (serbest mal olduğunda) tüketicimizin bu malı 100 birim tükettiğini kabul edelim (Serbest malda tüketici toplam faydası maksimum yani marjinal faydası sıfır oluncaya kadar tüketir). Eğer malın fiyatı olursa da bir birim fiyat yükselmesinin tüketicimizin tükettiği miktarı 2 birim azaltacağını varsayalım. Bu durumda talep fonksiyonumuz;

QD =100-2P şeklinde olacaktır.

Fonksiyonumuzda talep miktarı bağımlı değişken olmak üzere; fonksiyondaki 100 malın fiyatı sıfır iken talep edilen miktarını, -2 ise bağımsız değişken olan fiyatın değişiminin miktar üzerinde yaratacağı etkinin derecesini, 2’nin önündeki (-) işareti ise fiyatın miktarı ters yönde etkileyeceğini gösterir.

 

Bu matematiksel ilişkiyi geometriksel olarak gösterirsek;

Talep eğrisi şekildeki gibi olacaktır. Malın fiyatı (P) sıfır iken 100 birim talep edilecek. Fiyattaki her birim artış 2 birim miktarı azaltacağından P=50 olduğunda mal hiç talep edilemeyecektir.

Burada talep eğrisinin eğimi meselesi karşımıza çıkacaktır. “Herhangi bir eğrinin eğimi dikey eksende yer alan değişkendeki değişmenin, yatay eksende yer alan değişkendeki değişmeye oranı (bölümü) ile bulunabilir.”

Fonksiyonumuzda fiyatın miktarı etkileme gücü 2 olduğunda bir birim fiyat yükselmesi 2 birim miktarı azaltır. Bu durumda QD=100-2P şeklindeki bir talep fonksiyonuna göre çizilmiş talep eğrisinin eğimi olacaktır.

Yani miktar bağımlı değişken olarak verilmiş bir talep fonksiyonunda bağımsız değişken olan P’nin önündeki katsayının tersi talep eğrisinin eğimini verir. Katsayı –2 ise eğim -dir.

Aslında bir fonksiyonel ilişkinin geometrik gösteriminde bağımlı değişkenin dikey eksende, bağımsız değişkenin ise yatay eksende gösterilmesi gerekir. Dikkat edilirse talep eğrisi elde edilirken gösterim ters yapılmıştır.

 

Bağımlı değişken olan miktar yatay eksende, bağımsız değişken olan fiyat ise dikey eksende gösterilmiştir. Bu Alfred Marshall’ın yaptığı bir gösterimdir. A. Marshall talep eğrisi ile marjinal fayda eğrisini özdeş kabul etmiştir. Bir malın tüketim miktarı arttıkça marjinal faydası azalır. Fiyat sıfır iken yapılan tüketimde toplam fayda maksimum, marjinal fayda sıfır olacağından talep eğrisi aynı zamanda ilgili malın marjinal fayda eğrisi olur. Yani dikey eksende P’nin yanısıra Marjinal Fayda (MU) da gösterilirse; fiyat düştükçe tüketim artar ve marjinal fayda azalır.

 

Talep fonksiyonunu A. Marshall gibi göstermeseydik;

QD=100-2P fonksiyonunda miktarı dikey eksende, fiyatı yatay eksende gösterseydik eğim  veya  den –2 olacaktı.

Eğim tan açısının değerine eşit olacaktı.

tan ==

O zaman da fonksiyonumuzun içinde görülen bağımsız değişkenin önündeki katsayı olan -2 talep eğrisinin eğimi olacaktı.

Ancak talep eğrileri böyle gösterilemeyeceğinden, talep fonksiyonlarındaki fiyatın önündeki katsayıların tersi eğimi verecektir.

Talep eğrilerine ilişkin bu gösterim özelliği arz eğrisi için de geçerlidir. Yine arz eğrisi elde edilirken bağımlı değişken olan miktar yatay eksende, fiyat dikey eksende gösterilir.

 

Örneğin; QS=10+2P şeklindeki bir arz fonksiyonunu çizersek;

Fonksiyonu yukarıdaki gibi verilmiş bir arz eğrisinin eğimi ’den 0,5 olacaktır.

İncelediğimiz arz ve talep eğrileri birer doğrusal fonksiyonlardır. Bağımsız değişkendeki değişmeler bağımlı değişkeni daima sabit bir katsayı ölçüsünde etkiler.

 

Y= a-bx veya Y= a+bx tipindeki fonksiyonlar doğrusal fonksiyonlardır.

Y= a+bx veya Y=a-bx tipindeki fonksiyonların eğimini bulmak istersek, dikey eksende Y, yatay eksende X’in gösterilmesi gerekeceğinden eğim=  ya da  olacaktır. Bu da bağımlı değişken olan Y’nin, bağımsız değişken olan X’e göre alınmış türevinden başka bir şey değildir. O halde Y= a-bx fonksiyonunun eğimi; -b olacaktır.

Talep ve arz fonksiyonlarımız eğri olarak gösterilirken bağımlı ve bağımsız değişkenler ters gösterildiğinden;

Örneğin; QD=100-2P fonksiyonunun türevini aldığımızda bulacağımız -2 eğim olmayıp, eğim= olacaktır. Ya da fonksiyonda fiyatı bağımlı değişken haline getirirsek elde edeceğimiz “ters talep fonksiyonunun” türevi eğimi verir.

QD=100-2P ise P= 50-0,5Q olur. Türevi olan 0,5 eğimi gösterir.

Eğim konusundaki bu bilgilerimizi doğrusal olmayan fonksiyonlara da uygulayabiliriz.

Y=20X-2x2 şeklinde doğrusal olmayan bir fonksiyon verilmiş olsun.

Bir eğrinin eğimi sabit olmayıp, her noktasında farklı bir eğimi olacaktır. Bir eğrinin herhangi bir noktasındaki eğimi o noktadan teğet geçen doğrunun eğimine eşit olur.

 

Fonksiyonumuzun türevini alarak eğimini görürsek;

=20-4x olacaktır. Bu da her X düzeyine karşılık gelen farklı bir eğim olacağını gösterir.

Örneğin;

x=1 iken eğim 16

x=2 iken eğim 12

x= 3 iken eğim 8

x= 4 iken eğim 4

x= 5 iken eğim 0 olacaktır.

Eğrimiz azalarak artan (yani eğimi gittikçe azalan) bir eğridir. Bir eğrinin herhangi bir noktasındaki eğimi o noktadan teğet geçen doğrunun eğimine eşit olur demiştir.

Y=f(x) fonksiyonunun maksimum noktasında x=5 iken eğimi sıfırdır.

Eğriye teğet geçen doğrunun eğimi bilinirse türev değerine eşitlenerek eğrinin o düzeyindeki bağımsız değişken miktarı bulunabilir.

Varsayalım B noktasındaki teğetin eğiminin 12 olduğunu biliyoruz.

iken

20-4x=12

4x=8

 

Bu bilgilerimizle fonksiyonumuzun maksimum düzeyindeki bağımsız değişken miktarını bulmak istersek şu kuraldan yararlanırız. ‘Herhangi bir eğrinin maksimum veya minimum noktasında teğet geçen doğrunun eğimi yani eğrimizin eğimi sıfır olacaktır.’

 

Örnek fonksiyonumuzun hangi X düzeyinde maksimum olduğunu hesaplayalım;

20-4x=0

4x=20

x=       x= 5 iken maksimumdur.

Not: Birbiriyle kesişen veya teğet olan iki doğru veya bir eğri ile bir doğru veya iki eğrinin o noktasındaki bağımlı ve bağımsız değişken değerleri aynı olacaktır.

Örneğin:                Talep fonksiyonu            QD= 100 – 2P

Arz fonksiyonu    QS= 20 + 3P      ise;

 

QD= QS

100-2P=20+3P

5P=80

P=

QS= 20+3.16=68

QD=100-2.16=68

 


II- FAYDA, FAYDA TEORİLERİ,

TÜKETİCİ DENGESİNİN OLUŞUMU

ve TALEP ANALİZİ

 

Fayda ve Fayda Fonksiyonu:

Giriş kısmında bahsettiğimiz üzere mikroiktisadi inceleme konuları fonksiyonel ilişki tekniği ile ele alınarak incelenir. Bu bakımdan fayda ile ilişkili olduğu düşünülen değişkenler tanımlanmalıdır

Faydanın tüketim sonucu elde edilen doyum olduğunu biliyoruz. Fayda bağımlı değişken olmak üzere bir fonksiyon oluşturursak;

U=f(XYZ…n) fonksiyonunda U faydayı (XYZ…n) ise tüketilen değişik mal ve hizmetleri gösterdiğinde U bağımlı değişken, (XYZ…n) ise bağımsız değişkenlerdir. Yine bağımsız değişkenlerle bağımlı değişken arasındaki ilişkileri analiz etmek için (ceteris paribus) varsayımını kullanıp, diğer malların tüketim miktarı sabitken bir malın tüketimi artırıldığında fayda üzerinde oluşturacağı etkiler incelenebilir.

Bu incelmeye geçmeden önce fayda fonksiyonuna ait özelliklerden bahsetmekte yarar vardır.

Fayda Fonksiyonunun Özellikleri:

a- Fayda fonksiyonu malların ve hizmetlerin tüketim miktarının artan fonksiyondur. Yani pozitif eğimli bir fonksiyondur.

b- Diğer malların tüketim miktarı sabitken belli bir zamanda bir malın tüketim miktarı artırıldıkça toplam fayda “azalarak artar.” Yani marjinal fayda azalır. (Bu durumu birazdan sayısal ve geometriksel olarak inceleyeceğiz.)

c- Her bireyin fayda fonksiyonu birbirinden bağımsızdır (dışsallık yoktur).

d- Bir malın faydası her birey için farklıdır.

e- Fayda fonksiyonu “sürekli” ve “iki kez türevi alınabilir” fonksiyonudur.

Fayda Teorileri:

Faydaya ilişkin iki önemli teori vardır. Bunlardan birincisi faydanın ölçülebilir bir olgu olduğu varsayımından hareket eden Kardinalist yani sayısalcı yaklaşım, diğeri ise faydanın ölçülemeyen fakat sıralanabilen bir olgu olduğu varsayımından hareket eden Ordinalist yani sırasalcı yaklaşımdır.

Kardinalist yaklaşıma göre;

a- Fayda teorik bir ölçü birimiyle (util) ölçülebilir.

b- Fayda objektif bir kavramdır, bireyden bireye değişmez.

c- Bireylerin tek tek faydalarının toplamı toplam faydaya eşittir.

d- Birey bir malın tüketimini artırırken, tüketeceği her ek birimin kendisine sağlayacağı faydayı sayısal olarak bilir.

e- Malların tek başına tüketilmeleri durumunda sağladıkları fayda ile birlikte tüketilmeleri durumunda sağlayacakları fayda arasında fark yoktur.

Bu yaklaşımın önde gelen isimleri; Gossen, Jewons, Walras’tır. Sayısalcılar tüketici dengesini incelerken dengenin oluşumunu sayısal bir yöntem olan “eş marjinal fayda” ilkesi ile açıklamaya çalışırlar (Birazdan sayısal yaklaşımla dengenin oluşumunu yani, tüketicinin belli bir parasal bütçesi ile faydasını maksimize ettiği durumu inceleyeceğiz).

Ordinalist yaklaşıma göre:

a- Fayda ölçülemez, sıralanabilir.

b- Mallar sağlayacakları faydalar açısından büyüklük – küçüklük sıralamasına sokulabilir. Ancak aralarındaki fark sayısal olarak bilinemez.

c- Fayda objektif değil, subjektif bir kavramdır. Bir malın faydası bireyden bireye farklılık gösterir.

Ordinalist yaklaşım tüketici dengesinin oluşumunu “sıralama mantığına” dayanan “farksızlık eğrileri” ile açıklamaya çalışır.

Ordinalist görüşün önde gelen isimleri; Edgeworth, Antonelli ve Fisher’dir.

Şimdi tekrar Kardinalist görüşe dönelim ve tüketici dengesinin oluşumunu bu görüş açısından inceleyelim.

Kardinalistlerin tüketici dengesinin oluşumuna ilişkin varsayımları:

a- İnceleme döneminde tüketicinin bütçesi sabittir.

b- İnceleme döneminde tüketicinin tükettiği malların fiyatları sabittir.

c- İnceleme döneminde tüketicinin zevk ve tercihleri sabittir.

d- Tüketici tüketeceği malın her ek biriminin kendisine sağlayacağı faydayı yani malın marjinal faydasını sayısal olarak bilmektedir.

e- Bir malın tüketiminin artırılması durumunda her  ek birimin faydası yani marjinal fayda giderek azalacaktır. Azalan marjinal fayda ilkesi tüm mal ve hizmetler için geçerlidir (I. Gossen Yasası).

Fayda fonksiyonumuzu tekrar yazarsak; U=f(XYZ…n). Burada diğer malların tüketim miktarının sabit olduğunu varsayalım. Tüketimi artırılan mal X malı olsun. X malının tüketiminin artırılmasının bağımlı değişken olan U üzerindeki etkilerini inceleyelim.

Tüketicimizin susamış bir insan olduğunu ve belli bir zamanda sadece su içerek bu ihtiyacını gidermeye çalıştığını düşünelim.

 

X (İçilen su Bardak)Toplam Fayda (U)Marjinal Fayda (MU)
000
155
294
3123
4142
5151
6150
714-1

Burada marjinal faydanın, X tüketimindeki birim değişikliğin toplam faydada yaratacağı değişikliğe eşit olduğunu yani; MU=, bununda toplam fayda fonksiyonun artış hızını yani eğimini vereceğini söyleyebiliriz.

Öyleyse yukarıdaki verilere göre toplam ve marjinal fayda fonksiyonlarını oluşturalım.

Toplam fayda fonksiyonu “azalarak artan” bir fonksiyon olarak karşımıza çıkar. Her noktasında eğimi farklı olan bu fonksiyonda belli bir noktanın eğimi o noktadan teğet geçen doğrunun eğimine eşit olacaktır. Bu da ile hesaplanacağından toplam fonksiyonun eğiminin marjinal fonksiyona eşit olacağı görülür. (mu=)

Bu durumda marjinal fayda sıfır iken toplam fayda maximum değerinde olacaktır.

 

Tüketici burada ek bir birim daha tüketmek istemeyecektir. Peki marjinal faydanın her ek birimde azaldığını ve tüketicinin her yeni birim tüketimden alacağı faydayı bildiğini varsayalım. Bu durumda tüketici ek birimi elde etmek için ödeyeceği fiyat ile alacağı fayda oranını kıyaslayarak bu malı mı yoksa başka bir malı mı tüketeceğine karar verebilir.

 

Örneğin: Malın bir biriminin fiyatı 50 olsun ve tüketici bu maldan belli bir miktar tüketirken, tüketeceği ek birimden 100 birim marjinal fayda alabileceğini bilsin. Bu durumda bu tüketim düzeyinde mala harcayacağı son lira ile 2 birim fayda alacağı açıktır.

 

Fiyatı yine 50 lira olan başka bir maldan tüketeceği ek birimden 150 birim marjinal fayda alabileceğini bilen bu tüketici, birinci mal yerine bu ikinci maldan tüketmek isteyecektir.

 

 

 

 

 

Buradan yola çıkarak Kardinalist yaklaşıma göre tüketicinin dengesinin oluşumunu yani, belli bir parasal bütçesi ile optimal mal tüketim bileşimini oluşturmasını ve fayda maximizasyonunu inceleyelim.

Tüketicimizin sabit bütçesinin 400 birim TL olduğunu varsayalım. Tüketicimizin tükettiği X ve Y gibi her iki malın fiyatı da 50 TL olsun. Her malın tüketiminin artırılması sonucunda her ek birimin vereceği faydanın azalma derecesi aynı olmayacaktır. Tüketimi artırılacak olan bu iki malın marjinal faydalarının azalan değerleri aşağıdaki gibi olsun.

 

Marjinal Faydalar
MiktarıFiyatı12345678
X50110705040302094
Y5011010080705040209

 

Tüketicimiz “Homo Economicus”luk varsayımı gereği tüm parasını harcayarak kendisine en yüksek fayda sağlayan mal bileşimini seçmek isteyecektir. Dilerse tüketicimiz sadece tüm parasını bir mala da harcayabilir. Burada birkaç farklı tüketim seçeneğinin vereceği toplam fayda değerlerini araştıralım.

1- Tüm parasıyla sadece X malı alırsa 8 birim X alabilir. Bu durumda toplam faydası;

110+70+50+40+30+20+9+4=333 birim olur.

2- Bu kez tüm parasıyla Y malı aldığını varsayalım. Yine 8 birim Y alabilecektir. Bu durumda toplam faydası;

110+100+80+70+50+40+20+9=479 birim olur.

3- Bu kez her iki maldan da 4’er birim aldığını varsayalım. Bu durumda toplam faydası;

X için: 110+70+50+40=270

Y için: 110+100+80+70=360

Toplam= 630 olur. Peki tüketicimizin bu bütçesi ile alabileceği en yüksek fayda bu mudur? Tüketicimiz kendisine en yüksek faydayı sağlayan mal bileşiminin hangisi olduğunu nasıl bilebilir? İşte burada Kardinalistler bu durumun “eş marjinal fayda” ile bulunacağını ileri sürerler. Yani tüketici mallara harcadığı son lira ile mallardan sağladığı marjinal faydaları eşitlemişse dengededir ve fayda maksimizasyonunu sağlamıştır (II. Gossen Yasası).

Yukarıdaki verilere göre tüketicimiz X malından 3, Y malından 5 birim tüketmelidir. Malların fiyatları 50 ve tüketicimizin bütçesi de 400 birim TL olduğundan bu tüketimi yaparsa tüm bütçesini de harcamış olacaktır. Peki bu seçenek için tüketicimizin toplam faydasına bakalım;

X için: 110+70+50=230

Y için: 110+100+80+70+50=410

Toplam= 640

Görüldüğü gibi tüketicimize en yüksek toplam faydayı sağlayan tüketim bileşimi bu olacaktır. Çünkü son birimlere harcanan bir liralar ile alınan marjinal faydalar eşitlenmiştir. Bu son seçenek için;

olmuştur.

Bir önceki tüketim bileşimi seçeneğimizde bu eşitliği görememiştik. X ve Y 4’er birim tüketildiğinde son birimlere harcanan bir liralar ile alınan faydalar eşit olmuyordu. Son birimler için;

ve oluyor ve görüldüğü gibi Y malı harcanan son lira ile daha yüksek marjinal fayda sağlıyordu. Bu durumda tüketicimiz rasyonellik prensibi gereği Y malının tüketimini artırıp X malını azaltacaktır.

Sonuçta Kardinalistlere göre tüketicinin dengeye gelmesi sayısal olarak ölçülebilen marjinal faydaları eşitleme davranışlarıyla sağlanır.

Bu kez iki mal için tüketici dengesinin sağlanmasını ordinalist yaklaşım çerçevesinde ele alalım. Ordinalistler tüketici dengesinin oluşumunu farksızlık eğrileri ile incelerler.

Farksızlık Eğrisi: Tüketiciye aynı tatmin düzeyini sağlayan, iki malın değişik tüketim bileşimlerinin geometrik yeridir.

Farksızlık eğrileri ölçülebilir bir tatmin miktarını değil, sadece karşılaştırılabilir bir tatmin düzeyini ifade ederler.

Farksızlık Eğrilerinin Özellikleri:

 

 

 

 

 

 

 

1- Farksızlık eğrisi üzerindeki bütün noktalar aynı tatmin düzeyini gösterir.

2- Orijine göre daha uzakta olan daha yüksek bir tatmin düzeyini gösterir.

3- Mal düzleminde her tüketicinin kendi tercih sıralamasını yansıtan sonsuz sayıda farksızlık eğrisi vardır.

4- Farksızlık eğrileri birbirini kesmezler. Ancak iki malın birlikte kullanılma zorunluluğu yoksa eksenleri kesebilirler.

5- Farksızlık eğrileri negatif eğimlidirler. Çünkü aynı tatmin düzeyinde kalabilmek için bir maldan tüketilen miktar azaltıldığında, diğer malın tüketim miktarı artırılmalıdır. Yani negatif eğimli olmasının nedeni malların birbiri yerine ikame edilmesidir.

6- Farksızlık eğrileri orijine göre dışbükeydirler. Bu durum “Azalan marjinal ikame oranı kavramı” ile açıklanabilir. Dışbükeyliğin nedeni; aynı eğri üzerinde kalındıkça tüketilen mallardan birinin miktarı azaltıldığı zaman toplam faydanın azalmaması için diğer mal miktarının artırılması gerekecektir.

Sürekli ikame yapıldığında tüketimi azaltılan maldan her defasında daha büyük bir marjinal fayda kaybı yaşanırken, yerine ikame edilen maldan her defasında daha az bir marjinal fayda elde edilecektir. Bu durumda tüketimi azaltılan malın her birimi yerine tüketimi artırılan maldan her defasında daha çok tüketmek gerekecektir. O halde mallardan birinin tüketimi azaltılıp diğer malın tüketimi artırılırken ikame oranı (birbiri yerine kullanılma oranı) sabit kalmayıp azalacaktır.

Marjinal İkame Oranı: Aynı fayda düzeyini koruyabilmek için, bir malın bir biriminden vazgeçildiği zaman öteki maldan ikame edilmesi gereken miktarı ifade eden bir kavramdır.

olarak hesaplanır.

 

A noktasından B noktasına geçişte marjinal ikame oranı;

dir.

B’den C’ye geçişte marjinal ikame oranı;

0,5 dir.

Görüldüğü gibi bir farksızlık eğrisi üzerinde yukarıdan aşağıya doğru hareket edildikçe, dikey eksende yer alan malın yatay eksendeki mal ile marjinal (yani ilave) ikame oranı düşmektedir. Bunun nedeni “azalan marjinal fayda ilkesi”dir.

Farksızlık eğrisine bakınca iki malın birlikte toplam faydasını gösteren bu fonksiyonun azalan eğimli bir fonksiyon olduğunu ve her noktasındaki eğimin farklı olacağını söyleyebiliriz. Çünkü ancak bir doğrunun her noktasındaki eğimi aynıdır.

Farksızlık eğrisinin her nokta için eğimi  ile yani marjinal ikame oranı ile ölçülür.

Çünkü farksızlık eğrisinin eğimini belirleyen marjinal ikame oranıdır. İkame oranı hiç değişmese,  sabit kalsaydı, eğim de sabit olurdu.

O halde farksızlık eğrisi üzerindeki herhangi bir noktanın eğimi o noktadan teğet geçen doğrunun eğimine eşit olacaktır.

Yine marjinal ikame oranının derecesi, yani farksızlık eğrisinin eğimi o nokta itibariyle malların marjinal faydalarının birbirine oranına eşit olacaktır. B noktasındaki ikamede 2 birim Y malı azaltılmasında 4 birim X malı artırarak aynı toplam faydayı koruyabiliyorsak o noktada Y’nin marjinal faydasının X’in marjinal faydasının 2 katı olduğunu söyleyebiliriz. O zaman B noktası için marjinal ikame oranı;

şeklinde yazılır.Burada ikame oranını belirleyen X malının marjinal faydasının, Y malının marjinal faydasına oranıdır.

Örneğin; B noktasında X malının marjinal faydası 50, Y malının marjinal faydası 100 ise marjinal ikame oranı  olacaktır. Yani bir birim Y azaltıldığında aynı fayda düzeyini koruyabilmek için 2 birim X malı artırılması gerekecektir. O halde toparlarsak “farksızlık eğrisi üzerindeki herhangi bir noktanın eğimi marjinal ikame oranına yani, o noktadan teğet geçen doğrunun eğimi olan ’e eşittir.

Tipik farksızlık eğrilerinde dikey eksende yer alan malın, yatay eksende yer alan mal ile marjinal (ilave) ikame oranı gittikçe azalacağından farksızlık eğrisinin eğimi gittikçe azalacak ve eğri dışbükey bir yapıda olacaktır.

Bunun yanı sıra belli varsayımlar altında farklı tiplerde (atipik) farksızlık eğrileri de olabilecektir. Şimdi bunları inceleyelim:

 

a- Malların Birbirinin Tam İkamesi Olduğu Durumda Farksızlık Eğrileri

 

Mallardan biri horoz eti, biri tavuk eti gibi birbirlerini tam ikame edebilen mallar söz konusu olduğunda farksızlık eğrisi doğrusal ve eksenleri kesebilen bir eğri olacaktır. Dolayısıyla marjinal ikame oranı sabit kalacaktır.

 

 

 

b- Birbirini İkame Edemeyen Malların Farksızlık Eğrileri

Mallardan biri ayakkabının sağ teki, diğeri sol teki olduğunda aralarında bir ikame söz konusu olmayacağından farksızlık eğrisi köşeli bir biçimde olacaktır.

 

Farksızlık eğrilerinin değişik tiplerini de gördükten sonra tekrar tüketicimizin davranışını incelemeye dönelim. Her tüketicinin kendine ait bir farksızlık eğrileri sistemi olacaktır. Tüketicinin zevk ve tercih yapısını yansıtan bu farksızlık eğrileri sistemi iki mal düzleminde mallara ilişkin tercih yapısına göre eksenlerdeki yer alan mallardan herhangi birine daha yakın olabilecektir.

 

 

 

Kendine ait tercih sistemini oluşturmuş olan tüketicinin tercih sisteminde, hangi farksızlık eğrisi üzerinde tüketim bileşimi oluşturacağı, malların fiyatı ve tüketicinin parasal bütçe olanaklarına bağlı olacaktır.

 

 

Homo Economicus”luk varsayımı gereği tüketici belli bir bütçe olanağı ile alabileceği en yüksek faydayı sağlayan farksızlık eğrisi üzerinde tüketim bileşimini oluşturacaktır.

Şimdi ise tüketicimizin parasal bütçe kısıtını ve mal fiyatlarına göre belirlenecek bütçe kısıtı fonksiyonunu inceleyelim.

Bütçe Kısıtı Fonksiyonu (Bütçe Doğrusu):

Tüketicimizin parasal bütçesi M= 1000 birim TL,

X malı fiyatı ……………………..Px= 50 birim TL,

Y malı fiyatı …………………….Py= 40 birim TL olsun. Bu durumda tüketicimiz tüm parasal olanağı ile X malı almak istediğinde  birim X alabilecektir.

Yine tüm parasal olanağı ile Y malı almak istediğinde  birim Y alabilecektir. İki malı birlikte tüketme durumunda ise tüm bütçe olanağını iki mala bölüştürecektir.

İki malın birlikte kullanıldığı durumda bütçe kısıtı M=Px.X+Py.Y biçiminde olacaktır. Elde ettiğimiz bu bütçe kısıtı denkleminden mallardan birini bağımlı değişken haline getirerek bütçe  fonksiyonunu elde edebiliriz.

Y malını bağımlı değişken olarak alırsak; denklemimizi;

şeklinde yazabiliriz.

Görüldüğü gibi bütçe doğrusu Y=a-bx gibi bir azalan doğru fonksiyonudur. Fonksiyonun birinci terimi olan (a) yani  bağımsız değişkenimizin değerinin sıfır olması durumunda bağımlı değişkenimiz Y’nin alacağı maksimum değeri, yani Y malından alınabilecek maksimum miktarı (-b) fonksiyonumuzun eğim derecesini yani bir birimlik X artışı karşısında Y’de oluşacak azalmayı ve (X) ise bağımsız değişkenimiz olan X malını gösterir.

Fonksiyonumuzu çizersek;

Aşağıdaki fonksiyonumuza bakarsak bütçe doğrusunun eğiminin X malı fiyatının, Y malının fiyatına oranı olan ’ye eşit olduğunu görürüz. Bu durumda bütçe fonksiyonu eğimi  olacaktır.

Görüldüğü gibi mallardan herhangi birinin fiyatı veya aynı oranda ve aynı yönde olmamak üzere ikisinin birden fiyatı değiştiğinde bütçe doğrusunun eğimi değişecektir.

 

 

 

 

 

Mallardan ikisinin de fiyatı aynı oranda artar veya azalırsa, bütçe doğrusunun eğimi değişmeden sağa veya sola kayacaktır. Aynı durum malların fiyatları sabitken parasal bütçenin artması veya azalmasında da geçerlidir. Parasal bütçe artarsa bütçe doğrusu aynı eğimde kalmak üzere sağa, azalırsa sola kayar.

 

 

Bütçe fonksiyonumuza ilişkin bu incelemelerimizi tamamladıktan sonra şimdi belli bir bütçe olanakları ve sabit mal fiyatları ile karşı karşıya olan tüketicimizin bu parasal olanağında bireysel fayda maksimizasyonunu nasıl oluşturduğunu yani, tüketici dengesini Ordinal yaklaşıma göre inceleyelim.

 

Şekildeki gibi bir bütçe kısıtına sahip tüketicimizin bütçe olanakları, İ3 ve İ4 farksızlık eğrileri üzerinde olacak bir tüketim bileşimini gerçekleştirmeye yetmeyecektir.

 

Tüketici bu bütçe olanağı ile dilerse A noktasının ifade ettiği mal bileşimi veya B noktasının ifade ettiği mal bileşimini seçerek İ1 farksızlık eğrisinde aynı toplam faydayı iki durumda da elde edebilecektir.

 

Fakat fayda maksimizasyonu güdüsüyle davranan tüketicimiz bu bütçe olanağı ile D noktasının ifade ettiği tüketim bileşimini seçecek ve İ2 farksızlık eğrisi üzerinde faydasını maksimize edecektir.

Görüldüğü gibi D noktasında farksızlık eğrisi bütçe doğrusuna teğet olmaktadır. D noktası hem farksızlık eğrisi hem de bütçe doğrusu üzerinde bir noktadır. “Bir eğrinin herhangi bir noktasının eğimi o noktadan teğet geçen doğrunun eğimine eşit olacağından” D noktasında bütçe doğrusunun eğimi farksızlık eğrisinin eğimine yani, marjinal ikame oranına eşit olacaktır. Denge noktası için;

dengenin cebirsel ifadesi olacaktır.

Yani tüketici dengesinde malların marjinal faydalarının birbirine oranı (farksızlık eğrisinin eğimi), fiyatlarının da birbirine oranına (bütçe doğrusunun eğimine) eşit olacaktır. Bu durumda Kardinal yaklaşımın tüketici dengesi koşulu olan “eş marjinal fayda” da gerçekleşmiş olacaktır.

Örneğin; tüketici dengede iken X malının fiyatı 50, Y malının fiyatı 40 ve X malının marjinal faydası 100 ise, Y malının marjinal faydası 80 olacaktır. Bu durumda her malın marjinal faydasını fiyatına bölersek dengede “eş marjinal fayda” nın sağlandığını görürüz.

Bu durumda denge noktasında ikamenin söz konusu olmayacağı açıktır.

Fakat yukarıdaki şekilde B noktasına bakarsak o noktada bütçe doğrusunun eğiminin, farksızlık eğrisinin eğiminden büyük olduğunu görürüz. Yine X malı fiyatı 50, Y malı fiyatı 40 olduğundan – ise,

X malının marjinal faydası 100 olduğunda Y malının marjinal faydası B noktasında 80’den fazla olacaktır. Y malının marjinal faydasının 100 olduğunu yani farksızlık eğrisinin eğiminin;  olduğunu varsayalım. Bu durumda;

B noktasında harcanan son liralar ile Y malından 2,5 birim, X malından 2 birim fayda alınmaktadır. Tüketicimiz bu durumda ikame yapmaya başlayacak ve Y malının tüketimini artırıp X malının tüketimini azaltacak, bütçe doğrusu üzerinde D noktasında bu ikame son bulacaktır. Diğer koşullar değişmediği sürece (Bütçesi, malların fiyatları zevk ve tercihleri) tüketicimiz tüketim bileşimini değiştirmeyecektir.

Tüketici Dengesinin Değişimi

Tüketici dengesini incelerken tüketicimizin parasal bütçe olanaklarının, malların fiyatlarının ve zevk ve tercihlerinin sabit olduğunu varsaydık. Analizimize zaman unsurunu kattığımızda bunların herhangi birinin zaman içerisinde değişimi tüketici dengesini değiştirecektir. Tüketici dengesini değiştirebilecek bu durumları sırayla inceleyelim.

1- Tüketicinin Bütçesinin Değişiminin Dengeye Etkisi

Şekilde tüketicinin parasal olanaklarının artması sonucu (mal fiyatları değişmediğinden bütçe doğrusunun eğimi ve zevk ve tercihleri değişmediği için farksızlık eğrileri paftası sabit kalacağından) tüketici dengesi D1’den D2, D3 gibi yeni fayda maksimizasyonunu sağlandığı noktalara kaymıştır.

 

Bütçesi artan tüketicimiz görüldüğü gibi bu bütçe artışıyla her iki malın tüketimini artırmıştır. Bu iki malın da tüketicimiz açısından “normal mal” olduğunu söyleyebiliriz (Gelir artışı karşısında tüketimi artırılan mallara normal mal, azaltılan mallara düşük mal adı verilir). Oluşan tüketici denge noktalarından geçen eğriye ise “Gelir Tüketim Eğrisi” adı verilir.

 

 

Gelir Tüketim Eğrisi: Tüketicinin parasal olanaklarının (bütçesinin) değişmesi durumunda oluşan yeni denge noktalarının geometrik yeridir. Gelir tüketim eğrisinin biçimi hep yukarıdaki gibi olmaz. Eğer mallardan birisi tüketicimiz için “düşük mal” olsaydı Gelir Tüketim Eğrisi aşağıdaki gibi olurdu.

Tüketicimiz için X malının düşük mal olduğunu varsayalım. Bu durumda bütçe olanakları artan tüketicimiz X malının azaltırken normal mal olan Y’yi artıracaktır. Şekilde görüleceği üzere geliri artan tüketicimizin tercih sistemi bu gelir artışıyla değişmiş ve Y malına doğru kaymıştır.

Bu durum gelir artışının zevk ve tercihleri değiştirmesinin bir sonucudur. Ayrıca gelir değişmeden de zevk ve tercihler değişebilir. Bu durumu birazdan inceleyeceğiz.

Gelir değişmelerinin malların tüketimi üzerinde oluşturacağı etki “Engel Eğrileri” ile incelendiğinden, Gelir Tüketim Eğrisinden ilgili malların Engel Eğrisi elde edilebilir. Bu durumu “talep esnekliği” konusunu incelerken göreceğiz.

 

 

2- Malların Fiyatlarının Değişmesinin Dengeye Etkisi

Malların fiyatlarının değişiminde birkaç farklı olasılık olabilir. Bunlar;

a- Mallardan birinin fiyatı sabitken, diğer malın fiyatı değişebilir.

b- Mallardan birinin fiyatı artarken, diğer malın fiyatı aynı oranda düşebilir.

c- Mallardan birinin fiyatı artarken, diğer mal fiyatı daha fazla düşebilir.

d- Malların her ikisinin de fiyatı aynı oranda düşüp, artabilir.

Yukarıdaki olasılıklardan ilk üçünde bütçe doğrusunun eğimi değişir. Dördüncü durumda ise bütçe doğrusunun eğimi değişmezken, aynı gelir değişmesinde olduğu gibi paralelce orijine yaklaşıp, uzaklaşabilir.

Şimdi bu dört durumu sırasıyla inceleyelim:

a- Mallardan birinin fiyatı sabitken diğer malın fiyatının değişmesi

 

Şekildeki X malının fiyatının düşmesi sonucu tüketici D1 notkasında iken D2 denge noktasında dengeye gelmiştir. Fiyatı düşen X malının tüketiminin X1’den X2’ye artması fiyat düşmesinin yarattığı toplam etkidir.

 

 

 

 

X’in fiyatının düşmesinin yarattığı toplam etki iki ayrı etkinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu etkiler gelir ve ikame etkileridir.

Gelir Etkisi: Tüketicinin karşılaştığı mallardan birinin fiyatının düşmesi reel olarak gelir artışı yaratır. Tüketici artan bu gelir ile fiyatı düşen mal ve diğer mallardan daha çok satın alma olanağına kavuşur. Buna fiyat düşmesinin yarattığı gelir etkisi denir. Şekilde gelir etkisi nedeniyle X’in tüketiminde oluşan artışı görmek için fiyat düşmesinden sonra oluşan yeni bütçe doğrusunu artan gelir kadar sola kaydırmak gerekir. Şekilde D3-D2 arası (X3-X2 arası) gelir etkisidir.

İkame Etkisi: Mallardan birinin fiyatının düşmesi, fiyatı düşen malı diğer mallara göre daha ucuz hale getireceğinden tüketicinin talebi düşen mal lehine değişecektir. Şekilde X1-X3 arası.

Hicks, gelir ve ikame etkilerini geometrik olarak yukarıdaki gibi incelemiştir. Slutsky ise matematiksel denklemini geliştirmiştir.

Mallardan birisinin fiyatı diğer mal fiyatı sabitken değiştiğinde ortaya çıkan yeni denge noktalarından geçtiği düşünülen eğriye “fiyat tüketim eğrisi” adı verilir. (Şekilde D1-D2’den geçen eğri) Fiyat tüketim eğrisinden bir malın talep eğrisi elde edilebilir.

b- Mallardan birinin fiyatı artarken diğer malın fiyatının aynı oranda düşmesi

 

Tüketicinin parasal bütçesi (geliri) sabitken mallardan birinin fiyatı (Y malı) artarken, X malı fiyatı aynı oranda düştüğünden tüketicinin reel olarak gelirinde bir artış olmamış, herhangi bir gelir etkisi olmadan sadece ikame etkisi gerçekleşmiştir. Tüketici Aynı farksızlık eğrisi üzerinde malları birbirine ikame etmiştir.

 

 

c- Mallardan birinin fiyatı artarken, diğer mal fiyatının daha fazla düşmesi

 

Y malının fiyatında belli bir yükselme olurken X malı fiyatı daha fazla düşerse bu durum bir reel gelir artışı yaratacağından tüketici daha yüksek bir tatmin düzeyini gösteren İ2 farksızlık eğrisi üzerine geçebilecektir.

 

 

 

 

 

d- Malların ikisinin de fiyatlarının aynı oranda artması veya düşmesi

Malların fiyatlarının her ikisinin de aynı oranda artması veya azalması durumunda nispi fiyatlar değişmeyeceğinden bütçe doğrusunun eğimi değişmeyecek ve mallar arası bir ikame söz konusu olmayacak ve sadece reel gelir etkisiyle daha yüksek yada daha düşük tatmin düzeylerine ulaşılabilecektir.

 

 

 

3- Tüketicinin Zevk ve Tercihlerinin Değişmesinin Dengeye Etkisi

Tüketicinin zevk ve tercihlerinin değişmesi tümüyle tüketici farksızlık eğrileri paftasının mal düzleminde eksenlere doğru kayması sonucunu doğuracaktır.

Şekildeki tüketicimiz zevk ve tercihlerin değişmesi sonucu X malını, Y malına daha çok tercih eder hale gelmiş ve farksızlık eğrileri tümüyle kayarak X eksenine yaklaşmış, D2 noktasında dengeye gelmiştir. Bütçesi ve mal fiyatları sabitken tüketicimiz için belli bir tüketim bileşiminde X malının marjinal faydası Y malının marjinal faydasına göre artış göstermiştir.

Bu durumda dengeye gelebilmek için X malı tüketimini artırıp Y malı tüketimini azaltmıştır.

 

Burada D2 dengesinin D1 dengesine göre tüketicimize daha yüksek bir tatmin sağlayan tüketim bileşimi olduğunu söyleyebiliriz. Tüketici davranışlarının rasyonel olacağı varsayımının bir sonucu olarak, malların fiyatları ve bütçesi sabitken bir tüketici tüketim bileşimini değiştiriyorsa bunu mutlaka daha yüksek bir tatmin düzeyine ulaşacağını bildiği için yapıyordur.

 

TALEP ANALİZİ

Talebin “ekonomik birimlerin satın alma gücü ile desteklenen ve çeşitli mal ve hizmetlere veya üretim faktörlerine yönelen satın alma istekleri” olduğunu biliyoruz. Bu bölümde tüketici birimlerin mal ve hizmetlere yönelik talebini analiz edeceğiz. Yine bunu yaparken talep miktarının hangi değişkenlerin bir fonksiyonu olduğunu göstererek başlayalım.

Talep miktarı; QD, İlgili malın fiyatı; P, diğer mal fiyatları PD. Tüketicimizin gelir düzeyi; G, tüketici beklentileri B, zevk ve tercihleri; Z olduğunda talebe etki eden değişkenleri bir fonksiyon şeklinde gösterelim:

QD=f(P, PD, G, Z, B….) Talep miktarı QD bağımlı değişken ve (P, PD, G, Z, B….) ise bağımsız değişkenlerdir. Bağımsız değişkenlerin hepsinin birden analize sokulduğu bir durumda bağımlı değişken ile bağımsız değişkenler arasında bir ilişki analiz etmek çok karışık bir durum yaratır. Burada analizimizi kolaylaştırmak için bir mikroanaliz tekniği olan “Ceteris Paribus” varsayımında bulunmamız gerekecektir. Talep üzerinde etkili olduğu düşünülen değişkenlerden fiyat dışındaki değişkenleri sabit varsayalım. Bu durumda talep miktarı sadece fiyatın fonksiyonu olacaktır. QD=f(P)

Diğer koşullar sabit iken genelde bir malın fiyatı ile talep miktarı arasındaki ilişki ters yönlü olacaktır. Yani fiyat düştükçe talep artacak, yükseldikçe talep azalacaktır. Bu durum “talep kanunu” olarak adlandırılır. Talep kanunu Ceteris-Paribus koşullarında geçerli bir kanundur.

O halde talep kanununun geçerli olduğu bir durumda bir malın fiyatı ile talep miktarı arasındaki ilişkiyi analiz edelim.

İlgili malın değişik fiyatlarından talep edilen miktarları gösteren talep tablosu değerlerine göre; bağımsız değişkenin dikey eksende, bağımlı değişkenin yatay eksende gösterildiği bir düzlem oluşturduğumuzda talep eğrisi negatif eğimli (azalan eğimli) bir eğri olarak karşımıza çıkacaktır.

 

Talep eğrisinin negatif eğimli olması bir malın fiyatı değiştiğinde ortaya çıkan “gelir ve ikame” etkilerinin bir sonucudur. Tüketici dengesi incelememizde hatırlarsak bir malın fiyatı düştüğünde tüketici gelir ve ikame etkisi nedeniyle fiyatı düşen malın talebini artırıyordu.

Yukarıda elde ettiğimiz eğri bir tüketicinin “Bireysel talep eğrisi”dir.

Piyasa Talebi ise; Belirli bir piyasada bir malı talep eden tüm tüketicilerin o mala olan taleplerinin toplamıdır.

Piyasa talebinde; bir malın fiyatı düştüğünde o malı mevcut talep edenler talep miktarını artırırken, daha önceki fiyattan talep etmeyenlerde talep etmeye başlayacaklarından malın piyasa talep eğrisi daha yatık olacaktır.

Talep kanunu gereği talep eğrilerinin genelde negatif eğimli olacaklarından bahsetmiştik: ancak bazı durumlarda negatif eğimli olmayan talep eğrilerine de rastlayabilmekteyiz. Bunlar;

 

 

Normal talep eğrisinde fiyatın değişimi talep miktarını değiştirir. Fiyat değişimi sonucu “talep miktarının değişmesi” ile “talebin değişmesi” farklı kavramlardır.

Talebin Sadece Fiyatın Fonksiyonu Olduğu Durumda Talep Fonksiyonu:

 

Şekildeki gibi doğrusal bir talep fonksiyonunu cebirsel olarak yazarsak;

QD=40-2P biçiminde gösteririz.

Fiyat sıfır iken talep miktarı 40 tır. -2 miktarın fiyattan etkileme katsayısıdır. Bir birim fiyat değişimi iki birim miktarı değiştirir. =-2 ‘dir.

TALEBİN ESNEKLİĞİ

Genel olarak esneklik bir bağımlı değişkenin fonksiyonel ilişki içinde olduğu bağımsız değişkendeki değişmelere karşı gösterdiği duyarlılık olarak tanımlanır. Talep esnekliğinde bağımlı değişken olan talep miktarının, bağımsız değişkenler olan, fiyat, diğer mal fiyatları, tüketici gelir düzeyi gibi sayısal (kantitatif) olarak ölçülebilen değişkenlere karşı olan duyarlılığı ölçülür. Daha önceki talep fonksiyonumuzu tekrar yazarsak;

QD=f(P, PD, G) gibi talebin esnekliğini bu üç bağımsız değişken açısından inceleyeceğiz. Yine esneklik (duyarlılık) incelememizde bağımsız değişkenlerin belli bir oransal (yüzde) değişmesi karşısında, bağımlı değişkende oluşturacağı oransal (yüzde) değişme incelenecektir. Yani değişkenlerdeki değişmeler mutlak değil oransal (yüzde) değişme olarak ele alınacaktır.

 

Talebin fiyat esnekliğinde Esneklik=Talep miktarındaki oransal (yüzde) değişme
Malın fiyatındaki oransal (yüzde) değişme

şeklinde yani, talep miktarındaki oransal değişmenin, fiyattaki oransal değişmeye oranı olarak hesaplanır.

Talebin diğer mal fiyatlarına göre esnekliğinde (çapraz esneklik) ise yine bağımlı değişkenimiz olan talep miktarının, diğer malların fiyatındaki oransal değişmeye gösterdiği duyarlılık olarak ölçülür.

 

Talebin çapraz fiyat esnekliği=Talep miktarındaki oransal (yüzde) değişme
Diğer malların fiyatındaki oransal (yüzde) değişme

şeklinde hesaplanır.

Talebin gelir esnekliğinde ise gelirdeki oransal değişmeye karşı ilgili malın talep miktarında oluşacak oransal değişme hesaplanır.

Şimdi analizimize talebin fiyat esnekliğinden başlayalım.

  1. Talebin Fiyat Esnekliği:

biçiminde hesaplandığında talep eğrisi üzerinde bir noktada iken o noktada fiyattaki yüzde değişimin miktarda oluşturacağı yüzde değişimi hesaplamış oluruz. Bu formül ile hesapladığımız esnekliğe talebin nokta fiyat esnekliği adını veririz.

Örnek:

Talep eğrisi üzerinde A noktasında fiyattaki oransal değişmenin miktarda yaratılmış olduğu oransal değişmeyi hesaplayalım.

 

 

 

e=

A noktası için talebin fiyat esnekliği 2 olacaktır.

Not: Talebin fiyat esnekliğinde farklı bir esneklik formülü olarak Yay (Aralık) esnekliği formülü de kullanılır.

Talebin yay esnekliği=  bu formülle şekildeki A ve B noktaları ortasındaki bir esneklik değeri hesaplanmış olacaktır. Talep eğrisinde esneklik oransal olarak incelendiğinden bir talep eğrisinde her noktada farklı esneklik değerleri olacaktır.

Fakat esnekliği her noktasında aynı olan üç tip talep eğrisi vardır.

Doğrusal bir talep eğrisinde ise yüksek fiyat düzeylerinde fiyattaki belli bir değişimin miktar üzerinde oluşturacağı nispi değişiklik kendisinden fazla olacağından esneklik 1’den büyük, düşük fiyat düzeylerinde ise 1’den küçük olur.

 

 

 

 

Doğrusal talep eğrisinde

 

QD=120-2P biçiminde verilmiş olan talep fonksiyonunda (-2)’yi gösterir.

 

Bunu fonksiyon eğiminin tersi olarak kabul ederiz.

 

 

eşitliğinde  fonksiyondaki (-2) yi gösterir. Bir talep fonksiyonunda eğim belli iken verilen bir fiyat düzeyinde talebin o noktadaki esneklik değeri hesaplanabilir.

Örnek: Talep fonksiyonu QD=40-2P olduğunda P=10 ise talebin nokta fiyat esnekliği;

QD=40-2.10 ve QD=20 yani P=10 ise Q=20 olarak bulunur. Fonksiyonun eğiminin tersi -2 olduğundan;

-2.   esneklik 1 olarak bulunur.

Talebin fiyat esnekliği bir malın değişik fiyatlarındaki değişmelerin talep miktarı üzerinde oluşturacağı değişmeler açısından da ele alınabilir. Bu sayede değişik malların talep esnekliklerinin karşılaştırılması mümkün olur.

Malların talebinin esnekliği üzerinde etkili olan faktörler

a- Mala harcanan toplam paranın tüketici bütçesindeki payı yüksek ise tüketici malın fiyatındaki değişmelere daha duyarlı olacağından ilgili malın talebinin fiyat esnekliği yüksek olacaktır. Tersi durumda ise esneklik düşük olur.

b- Bir malın ikame malları çok ise talebinin fiyatı esnekliği yüksek olur. Bir fiyat değişmesinde bu maldan diğer mallara yönelme veya diğer mallardan bu mala yönelme yoğun olacağından fiyat değişimi karşısında talep miktarının değişmesi oldukça güçlü olur.

c- İlgili malın marjinal faydası yavaşça azalıyorsa yine fiyat değişmesinde talebi güçlü etkilenir. Bir fiyat düşmesi malın talebini çok artırır.

d- Esneklikte etkili bir diğer etken ise zamandır. Fiyat düşmesi üzerinden geçen zaman uzadıkça malın talebi daha çok artacaktır.

SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ

[wp_ad_camp_5]

sonraki sayfadan devam ediniz

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.