Borçlar Hukukuna Hakim Olan İlkeler 1. Nisbilik İlkesi Borç ilişkisi, sadece taraflar arasında etkili olan, onlar arasında hüküm ve sonuç doğuran bir etkiye sahiptir (nisbî haklar). Kefil veya müşterek borçlu değillerse, borçlunun babası veya kardeşine başvurularak borcu ödenmesi istenemez. İstisna: Bazı nispi hakların kuvvetlendirilmesiyle bunlar, borç ilişkisinin borçlunun edimin üzerinde gerçekleşeceği eşyayı veya hakkı elinden çıkarması durumunda da üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilirler. Bu haklar, • kira hakkı (hasilat kirası da olabilir), • taşınmaz satış vaadi, • alım, geri alım ve sözleşmeye bağlı ön alım hakkı (kanuni ön alım hakkı kuvvetlendirilmeye ihtiyaç duymadan kullanılan bir nispi haktır), • Bağışlayanın dönme hakkı, • İpotekte boş dereceye ilerleme hakkı, • Kat karşılığı inşaat sözleşmesi. (Bu hakların kuvvetlendirilmesi demek, bu hakların ilgilisi oldukları taşınmazların tapu siciline şerh düşürülmeleri demektir, şerh yapılmamışsa hak kuvvetlendirilmemiştir.) 2. İrade serbestliği İlkesi Taraflar kendi aralarında hukuki ilişkilerini serbestçe düzenleyebilme, borç ilişkisinin konusunu, karşı tarafını seçme yetkisine sahip olup, bu serbestlik ahlaka, kamu düzenine, kanuna aykırılık sebepleri ile sınırlandırılabilir. 3. Dürüstlük İlkesi Herkes borçlarını ifa ederken ve haklarını kullanırken dürüst davranmakla yükümlüdür. Hukuk düzeni hakkın açıkça kötüye kullanılmasını korumaz. Dürüstlük ilkesi; sözleşmenin kurulmasından önceki aşamada, sözleşmenin kurulmasında, tamamlanmasında, yorumlanmasında, değişen koşullara uyarlanmasında, borçların ifasında, sözleşmelerin sona ermesinde aranır. Hakim bu ilkeyi re’sen dikkate alır. 4. Eşitlik ilkesi 5. Kusur sorumluluğu ilkesi Borç ilişkisinden kaynaklanan zararlardan sorumlu tutulabilmesi için tarafın kusurlu olması esastır. Bu ilkenin istisnasını kanunda düzenlenen kusursuz sorumluluk halleri oluşturur. 6. Üçüncü kişi aleyhine borç yaratılamaması Borç ilişkisine giren taraflar sözleşme dışında kalan üçüncü kişi aleyhine borç yaratamazlar (örn, alacaklıdan para alıp, kardeşinizin ödeyeceğini kararlaştıramazsınız, mutlaka kardeşin gelip iradesiyle yükümlülük altına girmesi gerekir). Külli halefiyet hali buna istisna teşkil eder.
7. İvaz (Karşılıklılık) ilkesi. Borç ilişkilerinde geçerli olan ilke, edimlerin ivazlı (karşılıklı) olmalarıdır. Kural olarak borçlu, sözleşme gereği yerine getirdiği edimin karşılığında diğer taraftan bir menfaat elde etmektedir. Bunun istisnasını bağışlama sözleşmesi oluşturur. Bu sözleşme iki taraflıdır ve fakat tek tarafa (bağışlayana) borç (bağışlanan şeyi karşı tarafa devretme) yükler. 8. Borçlunun Yerleşim Yerinde İfa İlkesi Borç ilişkisinde kural ifa yerinin taraflar arasında kararlaştırılması olup, para ve parça borçları dışında taraflar anlaşmamışlarsa borçlunun yerleşim yeri, ifanın yapılacağı yer olarak esas alınacaktır. 9. Sınırlı Sayıda Olmaması Yasada öngörülmemiş olan bir borç ilişkisi de kurulabilir. Örneğin, her gün sizi uyandırması karşılığında arkadaşınızla aylık 200 TL’ye anlaşabilirsiniz. Keza kapıcılık sözleşmesi gibi uygulaması çok olan borç ilişkileri de Kanunda düzenlenmemiştir. Borç İlişkisinin Unsurları Alacaklı Bir borç ilişkisinde borçludan edimi talep etmeye yetkili olan kişidir. Borçlu Borç ilişkisi gereğince alacaklıya edimi yerine getirmekle yükümlü olan kişidir. Edim Borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranış biçimidir. Edimin Konusu Edimin konusu bir şey vermek (satılan malı alıcıya teslim etmek), bir şey yapmak (işçinin hizmet sözleşmesi ile kararlaştırılan hizmeti görmesi) veya bir şey yapmamak (işçinin rekabette bulunmaması) şeklinde ortaya çıkabilir. Edimin konusunun kanuna, ahlaka ve adaba aykırı olmaması ve aynı zamanda imkansız bulunmaması da gerekir. Edimin konusunun belli olması, hiç değilse belli edilebilir olması gerekir. Borç ilişkisinden dolayı alacaklının elde ettiği “alacak hakkı”, alacaklıya borçlusundan edimini yerine getirmesini istemek yetkisini verir ki, buna “talep hakkı” denir. Edimin Türleri Olumlu Edim: Bir şey vermeye (örneğin bir miktar paranın ödenmesine, satılan malın mülkiyet ve zilyetliğinin alıcıya geçirilmesine, bir şeyin geri verilmesine) ilişkin edimler ile, bir şey yapmaya (örneğin işçinin işverene bir hizmet görmesine) ilişkin edimlere “olumlu (müspet) edim” denir. Olumsuz Edim: Bir şey yapmamaya (örneğin rekabette bulunmamaya) veya alacaklı tarafından yapılan
BORÇLAR HUKUKU Borç İlişkisinin Temel Kavramları
2
bir davranışa katlanmaya ilişkin edimlere ise, “olumsuz (menfi) edim” denir. Kişisel (şahsi) Edim: Bizzat borçlunun kendi bedeni veya fikri kuvvet ve becerisi ile gerçekleştirilebilen olumlu edimlere “kişisel edim” denir. Ör. ressamın bir portre yapmayı taahhüt etmesi. Kişisel edimler borçlunun ölümü halinde mirasçılarına geçmezler. Maddi Edim: Doğrudan doğruya borçlunun malvarlığı ile ifa edilebilen olumlu edimlere de “maddi edim” denir. Örneğin, satıcının sattığı malın mülkiyetini alıcıya geçirmesi ve bunun karşılığında alıcının satış bedelini satıcıya ödemesi, iadesi gereken şeyin geri verilmesi gibi. – Parça Borcu Belirli ve maddi bir şeye göre belirlenmiş, ferden tayin edilen borçlardır. Ör. B’nin kolundaki saat, 06 ANK 06 plakalı araç. C’nin kullandığı Acer marka bilgisayar – Cins Borcu Bir cinsin genel özellikleriyle belirlenmiş borçlar, cins borcudur. – Sınırlı Cins Borçları (Stok Borcu) Borcun konusu olan cinsin kapsamı borcun taraflarınca sınırlandırılmıştır. Ör. A’nın ambarındaki 10 ton buğday, B’nin sürüsündeki 25 keçi. Ani Edim: Bir veya birden çok fiille bir anda yerine getirilen edimlere ani edim denir. (Ör. satın alınan gazetenin teslimi ve parasının ödenmesi) Sürekli Edim: Sürekli edim, kesintisiz bir davranışla ifa edilen edimdir. (Ör. hizmet ilişkisi, kira) Dönemli Edim: Borçlu dönemli edimlerde, alacaklının menfaatini belirli zaman aralıklarıyla, tekrarlanan davranışlarıyla karşılamaktadır. İfa davranışı, “kere” ve “kez” olarak ifade edilecek şekilde periyodiktir. (Örnek ayda bir kez ödenen aidat) Bölünebilen Edim: Edim konusu olan şeyin niteliğinde veya değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birbirine eşit birden çok parçalara ayrılabilen edimlere “bölünebilen edim” denir. Örneğin satım sözleşmesinde satış bedelini (semeni) ödeme borcu (para borcu) bu nitelikte bir edimdir. Bölünemeyen Edim: Edim konusu olan şeyin niteliğinde ve değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birden çok parçalara ayrılması mümkün olmayan edimlere de “bölünemeyen edim” denir. Örneğin, işçinin hizmet görme edimi gibi. BORÇ İLİŞKİSİNİN DOĞURDUĞU HAKLAR Asli Hak (Alacak Hakkı) Yararlanma hakkıdır. Nispi ve geçicidir. Genellikle mamelekidir. Sayı, tip, içerik sınırlı değildir. Alacak hakkının sahibine tanıdığı haklar; Borçludan edimi talep etmek
İfadan kaçınma halinde cebri icra yoluna gideceğini ihtar etmek. İhtar da semeresiz kalırsa, dava ve icra yoluna başvurmak Alacak Hakkı – Talep Hakkı Alacak hakkı, borç ilişkisi gereğince, alacaklının, borçludan borçlanılan edimi yerine getirmesini isteme yetkisidir. Alacak hakkının bünyesinde bulundurduğu en önemli yetki talep yetkisidir. Alacak hakkı ile talep hakkı aynı anlama gelen kelimeler değildir, birbirinden farklı kavramlardır İki kavram arasındaki farklar şu şekilde sıralanabilir: Alacak ve talep hakkı konuları bakımından birbirinden farklıdır. Talep hakkı bir alacak hakkına dayanabileceği gibi bir başka ayni hakka da dayanabilir. Alacak hakkı ile talep hakkı arasında doğuş anları yönünden de farklılık söz konusu olabilir. Alacak hakkı borçlunun edimi borçlandığı anda doğmakla birlikte, talep hakkı ancak alacağın muaccel olduğu anda doğmaktadır. Süreye bağlanmamış alacaklar bakımından alacak hakkı ile talep hakkı aynı anda doğarlar. Bununla birlikte süreye bağlanmış borçlarda, alacak hakkı talep hakkından önce doğar. Bu halde talep hakkı sürenin dolduğu, yani borcun muaccel olduğu anda doğar. Alacak hakkı ile talep hakkı kapsadıkları yetkiler yönünden de birbirlerinden farklıdır. Alacak hakkının kapsadığı yetkilerden birisi ve belki de en önemlisi talep yetkisidir. Bununla birlikte alacak hakkının kapsadığı yetkiler talep yetkisi ile sınırlı değildir. Alacak hakkı talep yetkisinin yanı sıra bünyesinde, icra yoluyla takip yetkisini, tazminat isteme yetkisini, bazı tasarruf yetkilerini ve feri yetkileri de bulundurur. Feri (Bağlı) Haklar Alacağa hizmet eden, ancak ayrı ve özel nitelikteki haklardır. Asıl amaç olamazlar. Alacak hakkının varlık ve geçerliliğine bağlıdırlar. Asıl hak ortadan kalkarsa feri haklar da ortadan kalkar. Faiz, cezai şart, gecikme tazminatı, ipotek, kefalet, rehin, hapis hakkı, dava masraflarını talep hakkı gibi haklar feri haklardandır. Tali (Düzenleyici) Haklar Borç ilişkisini yeniden şekillendirir. Asli ve feri hakları etkiler. Tek taraflı irade beyanı ile kullanılır. Muhatap ta bu yeni düzenlemeye uymak zorunda kalır. Tali Hakların Türleri Yenilik Doğuran Haklar Kullanılmaları ile bir hukuki ilişkiyi kuran, değiştiren veya sona erdiren haklardır. Tek taraflı irade beyanıyla kullanılır. Bazı hallerde dava açılarak kullanılır. Ör. Paylı mülkiyette yasal önalım hakkı mutlaka dava yoluyla kullanılır.
BORÇLAR HUKUKU Borç İlişkisinin Temel Kavramları
3
Şarta bağlı kullanılamazlar. Bir kere kullanıldıktan sonra geri dönülemez. Hak düşürücü süreye tabidir. Kural olarak devredilebilirler. Yasal önalım hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar devredilemez. Kurucu yenilik doğuran haklar Kullanılmaları ile yeni bir hukuki durum oluşturan haklardır. Ör. Kabul beyanı, çocuğun baba tarafından tanınması, sınırlı ehliyetsizin işlemine veli ya da vekilin onayı, yetkisiz temsilcinin işlemine temsil edilenin icazet vermesi, şufa (önalım), vefa (geri alım) ve iştira (alım hakkı) Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar Kullanılmaları ile mevcut hukuki durumda değişiklik yapan haklardır. Ör. Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde alacaklı, borçlu temerrüde düşerse aynen ifadeden vazgeçip müspet zararın tazminini isteyebilir. Seçimlik borçlarda borçlu seçim hakkını kullanabilir. Bozucu yenilik doğuran haklar Kullanılmaları ile mevcut bir hukuki ilişkiye son veren haklardır. Ör. Fesih, dönme, mirasın reddi, bağışlama taahhüdün geri alınması, temsil yetkisinin geri alınması, iptal. Defi (karşı) Hakları Borçluya tanınan savunma hakkıdır. Bir başkası tarafından ileri sürülen bir hakkı, belirli oranda etkisiz kılma veya sonuçlarını tamamen ya da kısmen sınırlama, engelleme veya ortadan kaldırma imkânı veren haklardır. Def’i hakkı da yenilik doğuran haklar gibi tek taraflı irade beyanı ile kullanılır. Defi hakları dört çeşittir: Geciktirici Def’i: Ödemezlik def’i buna örnek olarak gösterilebilir. Bu tür defiler alacaklının hakkını kullanmasını bir süre geciktirirler. Mesela ödemezlik definde alacaklı kendi borcunu yerine getirene kadar alacağını talep edemez. Kesin Def’i: Kesin def’i alacaklının hakkını kullanmasını geçici bir süre için değil, tamamen engellerler. Bu defiler alacak hakkını sona erdirirler. Zamanaşımı defi buna bir örnektir. Zamanaşımına uğramış bir alacak için zamanaşımı defi ileri sürülürse artık o alacak hiçbir zaman talep edilemez ve ortadan kalkar. Bağımlı Defi: Bu tür defilerin varlığı, dayandıkları hakkın varlığına bağlıdır. Mesela ödemezlik defi bu şekildedir. Çünkü asıl borç ilişkisi sona ererse bu ödemezlik defi hakkı da sona erer. Bağımsız Def’i: Bu tür defiler dayanaklarını oluşturan hakkın varlığına bağlı değildirler. Zamanaşımı defi buna bir örnektir.
İtiraz Bir hakkın varlığını veya devamını engelleyen, ortadan kaldıran, onu tehlikeye düşüren olayların ileri sürülmesi itirazdır. İtiraz karşı tarafın hakkının bulunmadığını kanıtlayan bir olaydır. İtirazlar, hakkın doğumuna da engel olabilir örneğin, şekil şartına uygun yapılmayan sözleşmeye itiraz edilmesi halinde. Borç İlişkisinin Doğurduğu Yükümlülükler Aslı Edim Yükümlülükleri Borç ilişkisinin türünü ve tipini belirleyen yükümlülüklerdir. Alacaklının, alacak hakkının esasını ve tam karşıtını oluşturur. İfası için, doğrudan doğruya bağımsız talep ve dava hakkı verir Yan Edim Yükümlülükleri Sözleşmenin tipini belirlemezler. Asli edime bağlı, ikinci derecede nitelik ve amaç taşırlar. Kanundan ya da sözleşmeden doğabilir. Ör. Kanundan doğan yan edim yükümlülükleri; satım sözleşmesinde ölçme, tartma masrafları satıcıya aittir. Nakliye masrafları ise alıcıya aittir. Kira, sözleşmesinde olağan sayılan ufak tamir giderleri kiracıya aittir. Asıl alacaktan bağımsız talep ve dava hakkı verir. Yan Yükümler Davranış veya özen gösterme yükümlülüğü niteliğindedir. Kaynağını dürüstlük ilkesinden alır. Sözleşmenin kurulmasını etkilemez. Bu yüzden ayrı bir talep ve dava konusu olmaz. Ancak, yan yükümlere uyulmaması halinde doğan zararın tazminini isteme hakkı verir. Ör. satım sözleşmesinde satılan mal la ilgili aydınlatma ve bilgi verme yükümlülüğü SORUMLULUK KAVRAMI Sorumluluk, alacaklının alacağını alabilmesi için borçluya ait malvarlığına cebri icra yoluyla el koyabilme yetkisi ve borçlunun bunlara katlanmak zorunda olması demektir. Kişi ile Sorumluluk Alacaklının alacağını elde edebilmek için doğrudan doğruya borçlunun kişiliğine el atabilmesi demektir. Modern hukuk sistemlerinde artık borç için hapis veya kişi ile sorumluluk söz konusu değildir. Mal ile Sorumluluk Borçlu, edimini yerine getirmediği takdirde alacaklı, İİK hükümleri uyarınca devlet gücü yardımıyla borçlunun mallarına el koymak suretiyle alacağını alır. Buna borçlunun mal ile sorumluluğu denir. İki türü vardır: 1. Sınırsız sorumluluk (kişisel sorumluluk) Borçlunun borcundan dolayı bütün malvarlığı ile sorumlu olmasıdır. Borçlu kural olarak sınırsız sorumludur. Yani alacaklı, borç ödenmediği takdirde İİK hükümleri uyarınca borçlunun aktif kısmındaki tüm mal ve alacaklarını, haklarını haczettirip, sattırabilir.
BORÇLAR HUKUKU Borç İlişkisinin Temel Kavramları
4
Ancak İİK.m.82’deki haczedilemeyen mallar bunun dışındadır. Bunlar, borçlunun hayatını ve mesleğini devam ettirebilmesi için zorunlu olan şeylerdir. Alacaklının el koyamayacağı bu mallara “haczi caiz olmayan mallar” denir. Örneğin, borçlunun kendisi ve mesleği için lüzumlu elbise ve eşyası, ailesine lüzumlu olan yatak takımları, vazgeçilmesi kabil olmayan mutfak takımı, pek lüzumlu ev eşyası, haline uygun evi, bazı emeklilerin maaşları gibi. 2. Sınırlı sorumluluk a) Belli mallarla sorumluluk: Bu tür sorumlulukta borçlu, tüm mallarıyla değil, bazı mallarıyla sorumludur. Örneğin, devlet en son mirasçı sıfatıyla miras bırakanın borçlarından ancak kendisine geçen mallarla sorumludur. Resmi tasfiye isteminde bulunmuş olan mirasçılar, murisin borçlarından tereke mevcudu ile sorumludurlar. Donatan bazı hallerde 3. kişinin alacağından dolayı ancak gemi ve navlunla sorumludur. b) Belli miktarla sorumluluk: Burada borçlu kural olarak tüm malvarlığı ile sorumludur. Ancak sorumluluğu belli bir miktarla sınırlıdır. Örneğin, kefilin sorumluluğu, sözleşmede belirtilen miktar ile sınırlıdır. Örneğin, otelciler ve hancılar yolcuların getirdikleri eşyaların zarara uğramasından veya çalınmasından, kusurları olmadıkça en çok 100 liraya kadar sorumludurlar. Kusurlu iseler sorumlulukları sınırsızdır. 3. Eksik Borçlar Normal şartlarda, bir borç ilişkisinde taraflardan birisi edim yükümlülüğünü yerine getirmezse diğer tarafın başvurabileceği bazı yollar vardır. Ör. dava açabilir, dava sonucu elde ettiği ilam aracılığı ile icraya başvurup alacağını tahsil edebilir. Bu tür borçluyu ifaya zorlama yollarının hiçbirine başvurmanın mümkün olmadığı, borçlunun borcunu ödemeyebileceği borçlara eksik borçlar denir. Bu borçlar hukukî olarak ve tam olarak vardır. Yok değildirler. Ancak edimlerin ifası dava edilemez. Borçlu borcu kendiliğinden yerine getirirse, gerçek bir ifa söz konusu olur ve borçlu ifa etmek zorunda olmadığını sonradan öğrenmiş olsa dahi ödediğini geri alamaz. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine başvuramaz. Eksik borçlar kendi aralarında doğuştan eksik borçlar ve sonradan eksik borçlar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bunların eksik borç haline geldikleri zaman gibi, hüküm ve sonuçları da birbirinden farklıdır. Doğuştan Eksik Borçlar 1. Kumar ve Bahis Borçları 6098 sayılı TBK m. 604′e göre kumar ve bahis borçları doğuştan eksik borçlardır ve bunlardan doğan alacaklar hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz. (Eski kanunda da kumar ve bahis borçları düzenlenmişti ve kumar ve bahis borçları alacak hakkı doğurmaz denmekteydi.) Bu borçların dava edilememesi hakimin kendiliğinden incelemesi gereken bir durumdur. Yani borçlu
olan tarafın bir defi hakkı ileri sürmesine gerek yoktur. Hakim resen bu borçlar için dava açılamayacağını belirtip davayı reddetmelidir. Bu borçlar mevcut borçlar oldukları için borçlu kendiliğinden ödediyse geri isteyemez. 2. Evlenme Tellallığından Doğan Borçlar Tellallık, bir işin yapılmasına ücret karşılığında aracılık etmektir. Evlenme tellallığı da bazı yörelerimizin adetlerinde bulunan bir kurumdur. 6098 sayılı kanunun 524. maddesi uyarınca evlenme tellallığından doğan ücret alacakları dava edilemez ve takibi yapılamaz. 3. Ahlaki Görevlerden Doğan Borçlar Kanunda kimlerin, kimlere nafaka ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Mesela kişiler anne babaları zor duruma düşerse onlara yardım etmekle yükümlüdürler. Altsoy, üstsoy ve kardeşler nafaka vermenin gerekli olduğu durumlarda kanunen gerekli olduğu kişilerdir. Bunların dışındaki tanıdık ve akrabalara karşı ise bir nafaka yükümlülüğü yoktur. Ancak onlara nafaka verilirse aynen doğuştan eksik borçlar gibi geri istenemez. Sonradan Eksik Borçlar 1. Zamanaşımına Uğramış Borçlar Zamanaşımına uğramış olan borçlar eksik borçlardır. Ancak sonradan, zaman geçtiği için eksik borç haline gelmişlerdir. Zamanaşımına uğramış olan borçlar dava edilebilir. Dava hakim tarafından resen reddedilmez, hatta zamanaşımını hakimin hatırlatma yetkisi dahi yoktur. Borçlunun borcunu ödemekten kaçınması için zamanaşımı defisini ileri sürmesi gereklidir. Tüm eksik borçlar gibi zamanaşımına uğramış borçlarda da ifa geri alınamaz. 2. Konkordato Dışında Kalan Borç Konkordato, borçlunun iflas etmemek için, alacaklıları ile yaptığı borç miktarının indirilmesine ve borçlu yararına düzenlenmesine yarayan bir hukuki işlemdir. Konkordato dışında kalan borç dediğimiz de konkordato ile ortadan kaldırılan miktarlar dışındaki borçlardır. Doktrinde bu borçların durumu tartışmalıdır. Bazıları bunların eksik borç olduklarını ileri sürmektedir.
BORÇLAR HUKUKU Sözleşmeden Doğan Borçlar
5
HUKUKİ İŞLEMLER Bir veya birden çok kimsenin hukuki bir sonuca yönelmiş irade beyanına hukuki işlem denir. İrade beyanının hukuki sonuç doğurabilmesi ancak hukuk düzeni sınırları içinde söz konusu olacaktır. Hukuk düzeni bir kısım tabiat olaylarına ve insan fiillerine de hukuki sonuç bağlayabilir. Örneğin, doğum, ölüm, akıl hastalığı gibi. Hukuk düzeninin kendilerine hukuki bir sonuç bağladığı olaya hukuki olay denir. Ancak her tabiat olayı hukuki sonuç doğurmaz (kar yağması) veya insan fiilleri de hukuki sonuç doğurmaz (uykuda gezinmek gibi). Kendilerine hukuki sonuç bağlanan insan fiillerine hukuki fiil denir. Hukuki fiiller, hukuka uygun filler (hukuki işlemler) ve hukuka aykırı fiiller (haksız fiiller ve sözleşmeye aykırı davranışlar) olarak ikiye ayrılır. Tek Taraflı – Çok Taraflı Hukuki İşlemler 1. Tek Taraflı Hukuki İşlemler Bir kimsenin sadece kendi irade açıklamasıyla meydana gelen ve hukuki sonuç doğuran işlemlerdir. Örneğin vasiyet tek taraflı bir hukuki işlemdir. Çünkü vasiyeti yapan, iradesini kanunun öngördüğü şekilde yaptığı anda hukuki sonuç doğurur. Ayrıca bir başkasının irade açıklamasına gerek yoktur. Benzer şekilde vakıf kurmak, mirasın reddi, ilan yolu ile vaatte bulunma ve mülkiyet hakkından vazgeçme de tek taraflı hukuki işlemler olarak karşımıza çıkmaktadır. 2. Çok Taraflı Hukuki İşlemler Birden çok kimsenin irade açıklamasıyla meydana gelen hukuki işlemlerdir. Çok taraflı hukuki işlemler de kendi içinde alt başlıklara ayrılmaktadır: a. Kararlar: Bir anonim şirkette genel kurulun aldığı karar bu tür hukuki işlemlere örnek olarak gösterilebilir. b. Sözleşmeler: İki tarafın bir hukuki sonuç elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları demektir. Sözleşmeler de borç yüklediği tarafların sayısına göre ikiye ayrılmaktadır. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Taraflardan sadece birinin borç altına girdiği sözleşmelerdir. Kefalet ve bağışlama gibi. Örneğin bağışlamada sadece bağışlayan borç altına girmektedir. Bu borcun konusu da bağışlama konusu olan şeyin mülkiyetini karşı tarafa devretmektir. Buna karşılık diğer taraf herhangi bir borç altına girmemektedir. Sadece bağışlanan şeyin kendisine verilmesini istemek hakkına sahiptir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Her iki tarafın da borç altına girdiği sözleşmelerdir. Alım-satım, hizmet, kira sözleşmeleri gibi. Örneğin alım satım sözleşmesinde hem alıcı hem de satıcı borç altına girmektedir.
Sağlararası – Ölüme Bağlı Hukuki İşlemler Hukuki işlem sonuçlarını sağlar arasında doğuruyorsa sağlar arası hukuki işlem söz konusudur (Alımsatım, ariyet gibi). Buna karşılık işlem sonucunu ölümle doğuruyorsa ölüme bağlı işlem söz konusudur (Vasiyet gibi). Borçlandırıcı İşlemler – Tasarruf İşlemleri a. Borçlandırıcı işlem: Tarafını borç altına sokan işlemdir. Bu aşamada taraf sadece borçlanmıştır. Malvarlığının pasifinde bir artış olmuştur ancak fiilen bir azalma olmamıştır. b. Tasarruf işlemi: Bir hakka doğrudan doğruya etki eden işlemlerdir. Örneğin satım konusu eşyayı devretmek bu noktada tasarrufi bir işlemdir. Örneğin A, arabasını 10.000 TL karşılığında B’ye devretme noktasında bir satım sözleşmesi yapmıştır. Sözleşmenin yapılmasıyla A arabasını devretme borcu altına girmiştir, ancak araba henüz A’nın malvarlığından çıkmamıştır. Benzer olarak B de 10.000 TL’yi devretmekle borçlanmıştır. Fakat B’nin malvarlığında da fiili bir azalma yoktur. Dolayısıyla söz konusu alım satım sözleşmesi bu noktada borçlandırıcı işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat daha sonra A arabasını B’ye devrettiği zaman bu işlem A’nın mülkiyet hakkına doğrudan etki etmektedir ve onun malvarlığında fiili bir azalmaya neden olmaktadır. İşte bu işlem de tasarruf işlemi olarak nitelendirilmektedir. SÖZLEŞMENİN KURULMASI Sözleşmenin meydana gelebilmesi için iki irade beyanı gerekir. Sözleşmenin oluşması için gerekli irade açıklamasından zaman bakımından önce yapılanına Öneri (icap), sonra yapılanına kabul denir. Bir sözleşmenin tamam sayılabilmesi için sözleşmenin esaslı noktaları sayılan hususlarda anlaşılması gerekir. Taraflar ikincil derecedeki noktalarda anlaşamamışlar ve sözleşmenin tamamlanmasını bu noktalarda da anlaşmasına bağlamışlarsa, uyuşma olmadıkça sözleşme tamam değildir. Bu durumda, ikinci derecedeki noktaların kanun hükümlerine göre çözümlenmesi veya mahkemece karara bağlanılması istenemez. Buna karşılık taraflar ikincil derecedeki noktalarda anlaşamasalar da ilerde tekrar görüşüp çözüme bağlayacaklarını kabul etmişlerse sözleşme meydana gelmiştir. Sonradan bir anlaşma olmadığı takdirde hâkim kanun hükümlerine, sözleşmenin niteliğine ve iş hayatındaki uygulamaya göre bunlar hakkında karar verecektir. Sözleşmenin esaslı noktalarında anlaşmaya varılmış, fakat ikinci derecedeki noktalar saklı tutulmuşsa, anlaşmazlık halinde, sözleşmenin meydana geldiği karine olarak kabul edilir. Sözleşmenin tamam olmadığını iddia eden taraf, sözleşmenin meydana gelmesini ikinci derecedeki noktalarda da uyuşmaya varılmasına bağladıklarını ispatlamak zorundadır.
BORÇLAR HUKUKU Sözleşmeden Doğan Borçlar
6
Borçlar hukukunda, geçerli bir şekilde kurulan sözleşmede, koşullar ne kadar değişirse değişsin taraflara sözleşmenin gereğini aynen yerine getirme yükümlülüğü yükleyen ilkeye “Ahde vefa (söze bağlılık) ilkesi” denir. A. ÖNERİ (İcap) Öneri tek taraflı bir hukuki işlemdir ve sözleşme yapma çağrısıdır. Öneri; Sözleşmenin esaslı unsurlarını içermelidir. Karşı tarafa yöneltilmiş olmalıdır. Belli bir şahsa yöneltilebileceği gibi herkese yöneltilmiş de olabilir. Televizyonda fiyatsız reklamlar, icaba davettir. Adrese gönderilen fiyatı, malın cinsini içeren broşür, cari fiyat listesi, tarife katalog listelerini göndermek icaba davettir. Ancak broşürle birlikte kupon veya posta çeki gönderilmişse veya satıcı, öneri olduğunu belirtiyorsa öneridir. Öneriyi yapan icabıyla bağlı kalmak niyetinde olmalıdır, ciddi olmalıdır. Kabulden önce yapılmalıdır. Öneri, karşı tarafa varması gerekli tek taraflı irade beyanıdır. Öneride bu nitelikler yoksa bu öneri değil icaba davettir. İcaba davette, karşı taraf bir öneride bulunmaya veya konuşmaya çağrılmaktadır. Önerinin Bağlayıcılığı Süreli Öneri: Öneride bulunan kişi, kabul için bir süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını önermişse bu sürenin sona ermesine kadar icabı ile bağlıdır, bu süre içinde icabından dönemez ve sonuç olarak zamanında ulaşan kabul beyanıyla sözleşmenin tamam olmasını engelleyemez. Kabul haberi sürenin sona ermesinden önce ulaşmazsa veya karşı taraf öneriyi reddederse, öneri bağlayıcı niteliğini kaybeder. Süresi içinde gelmeyen kabul haberi yeni bir öneri niteliğindedir. Süresinde gönderilen kabul haberi, herhangi bir sebeple geç ulaşmışsa, icabı yapan, icabıyla bağlı kalmak istemediği takdirde durumu derhal karşı tarafa bildirmelidir. Aksi takdirde sözleşme geçerli olarak meydana gelir. Süresiz Öneri: Öneri sahibi kabul için bir süre belirtmemişse buna süresiz öneri denir. Süresiz öneride hazır olanlar arasında öneri hemen kabul edilmediği takdirde öneri sahibi icabı ile bağlı değildir. Hazır olmayanlar arasında normal bir kabul haberinin kendisine ulaşacağı ana kadar öneri sahibi icabı ile bağlıdır.
Önerinin Geri Alınması Geri alma beyanı öneri beyanından önce ulaşırsa veya aynı anda ulaşırsa öneri sahibi önerisini geri almış sayılır (Varma teorisi) Öneri beyanı önce, geri alma beyanı daha sonra ulaşırsa muhatap hangi beyanı daha önce öğrenmişse o beyan geçerlidir (Öğrenme teorisi ) Karşı taraf kendisine ulaşan icabı öğrendikten sonra öneriden dönülemez. Öneri şekle bağlı olsa dahi icabın geri alınması bir şekle tabi değildir. Ölüm veya Ehliyetsizliğin Öneriye Etkisi Öneri sahibinin kabulden önce ölmesi veya fiil ehliyetini kaybetmesi icabın geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Ölüm halinde öneri sahibinin mirasçıları onun yerine geçerler. Ancak öneri sahibinin bizzat şahsının önemli olduğu hallerde mirasçılar öneri ile bağlı kalmaz. B. KABUL Önerinin karşı tarafça olumlu biçimde cevaplandırılmasıdır. Tek taraflı ulaşması gerekli bir irade beyanıdır. Şarta bağlanamaz. Tamamıyla icaba uygun olması gerekir. Kabul birtakım eklemeler, değişiklikler içeriyorsa bu icabın reddi anlamına gelir ve yeni bir öneri sayılır. Kabul beyanının bağlama süresi içinde icabı yapana ulaşması gerekir. Öneri açık veya örtülü irade beyanıyla fakat açıkça kabul edilmiş olmalıdır. Susma kural olarak kabul niteliğinde değildir. Ancak istisnai olarak icabı yapan kimse şartlar sebebiyle açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir süre içinde reddedilmediği takdirde sözleşme tamamlanmış olur. Susma, işin özel niteliğinden (Örnek noterlikte) veya durumun gereğinden (Örnek tamircinin, gelen aracı, tamir etmeye başlaması) kabul anlamına gelir. Kabulün geri alınması ve ölüm veya fiil ehliyetinin kaybedilmesi hallerinde önerideki kurallar geçerlidir. Sözleşmenin Tamamlandığı ve Hüküm İfade Ettiği An Sözleşme hazır olanlar arasında kabulün açıklandığı an tamamlanır ve aynı anda hüküm ifade eder. Hazır olmayanlar arasında kabul haberinin öneri sahibine vardığı anda meydana gelir, öğrenme ile kesinleşir. Tamam, olan sözleşme kabul haberinin gönderildiği andan itibaren hüküm ifade eder. Açık bir kabule ihtiyaç bulunmayan hallerde ise sözleşmenin hükümleri icabın ulaşmasıyla başlar. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.
BORÇLAR HUKUKU Sözleşmeden Doğan Borçlar
7
Ismarlanmamış şey, fiyatıyla birlikte gönderilmişse bile öneri sayılmayacaktır. Ancak alıcı ısmarlanmamış şeyin fiyatını uygun bulursa, açıklaması kabul değil, öneri olacaktır. Bu durumda da gönderenin açık veya örtülü kabulü gerekecektir. Bağlayıcı Olmayan Öneri ve Herkese Açık Öneri Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz. Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır. Tarife veya fiyat listesi, ısmarlanmayan şeyle gönderilirse, öneri değildir. Ancak ısmarlanmayan şey olmadan gönderilirse öneridir. İlan Yoluyla Ödül Söz Verme Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül verileceğinin, ilan yoluyla duyurulmasıdır, ciddi olmalıdır. İlan yoluyla ödül sözü veren kişi, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür. Edim birden çok kişi tarafından yerine getirildiyse bedelin kime verileceği vaat edenin iradesine göre belirlenir. Sözün süreli yapılmış olması vaatten dönme hakkını ortadan kaldırmaz. Ödül sözü veren kimse, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlü olur. Ancak bir veya birden fazla kişiye ödenecek giderlerin toplam miktarı, ödülün toplam değerini aşamaz. Ödül sözü veren kişi, giderlerin ödenmesini isteyenlerin, zaten bu sonucu gerçekleştiremeyeceklerini kanıtlarsa, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur. SÖZLEŞMENİN ŞEKLİ Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz. 1. Yasal şekil Yasal şekil; yasanın öngördüğü şekildir. 2. İradi şekil İradi şekil; kanunun şekle tabi tutmadığı bir sözleşmeyi tarafların kendi istek ve iradeleriyle şekle tabi tutmalarıdır (Ör. Kira sözleşmesi). Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz. Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler uygulanır.
3. Geçerlilik – İspat Şekli Geçerlilik şekli; bir sözleşmenin geçerli olarak oluşması için gerekli olan şekildir. Borçlar Kanunu kural olarak şekil serbestîsi ilkesini kabul etmiştir. İspat şekli; bir sözleşmenin varlığını ispat için öngörülen şekildir. HMK’na göre bazı işlemlerin miktar veya değerleri 2.500 TL’yi aştığı takdirde senetle ispat edilir. Geçerlilik şekline tabi tutulan sözleşmenin esaslı unsurlarındaki değişiklik aynı şekle bağlıdır. Yan hükümler için bu kural uygulanmaz. 4. Sözlü Şekil Taraflar, sözleşmeyi söz ile meydana getirmişlerdir. (Ör. evlenme, sözlü vasiyet) 5. Yazılı Şekil (Adi yazılı- Nitelikli Yazılı- Resmi Yazılı Şekil) Adi yazılı şekil Öngörülen yazılı şekildir. Kanun bir sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasını emretmişse, o sözleşmeye ilişkin değişikliklerin de ve sözleşmeden doğan alacağın tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması da yazılı şekle tabidir. Ancak yapılan değişiklik sözleşmeye aykırı olmayan, tamamlayıcı ve ikinci derecedeki noktalara aitse yazılı şekil zorunluluğu yoktur. Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer. İmza İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir. İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler. Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır. Alacağın temliki, şufa, taşınır bağışlama vaadi, rekabet yasağı anlaşması, kefalet ve taşınmaz tellallığı sözleşmeleri, önalım sözleşmesi, fikir sanat eserleri üzerindeki, patent üzerindeki mali hakların devri sözleşmesi, endüstriyel tasarımlar üzerindeki haklara ilişkin sözleşme, TKHK gereği kampanyalı satış, kapıdan satış, taksitli satış, tüketici kredi sözleşmesi adi yazılı şekle tabidir.
SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ
[wp_ad_camp_5]
sonraki sayfadan devam ediniz
İlk yorum yapan olun