Ailelerle ilişkiler
Öğretmenin sınıf dışı ilişkileri içinde ailelerle ilişkileri özel bir önem kazanır. Çünkü aileler öğrencinin yaşamında önemli ve etkileyici role sahiptir. Ailelerin çocuklarını toplumsallaştırma biçimi sınıfın, dolayısı ile okulun başarısını doğrudan etkiler. Bu güne kadar yaşanan deneyimler, ailenin okul yada öğretmen tarafından çağrılmadığı sürece kendiliğinden çocuğu ile ilgili bilgi alış verişinde bulunmak için okula gelmediğini göstermiştir. Bu nedenle okulun ilk gününden itibaren aile ile yapılacak toplantılarda; aileye olumlu bir izlenim bırakacak toplantılar yapılmaya özel bir önem verilmelidir. Ailenin desteği alındığında, aile okul yaşamına katkıda bulunmaya daha istekli hale gelecektir.
Çocuklarının başarı durumları ile ilgili öğretmenlerle hiçbir ilişki kurmamaları öğrencileri başarısızlığa iten önemli etkenlerden biridir.Okul aile işbirliğini gerektiren etmenler şöyle sayılabilir.
- Öğrencileri kendilerinden beklenen davranışları göstermeye istekli hale getirmek için, ailelerin okul ile ilgili bakış açısını olumlu hale getirmek. Bu konuda ailelerin desteğini sağlamak
- Öğrencilerin sınıf içi ve okul içi davranışları, akademik ilgi ve başarıları konularında aileleri bilgilendirmek.
- Uygun öğretme yöntemleri geliştirmek, sorunların çözümünde yararlanmak amacıyla öğrenciyi ailesinden yola çıkarak daha iyi tanımak.
- Ailelerin deneyimlerinden yararlanmak.
- Öğrenciye verilecek ödüllendirme ve cezalandırılmaların amaca dönük iş görmesi için ailelerin desteğini almak.
Öğretmen bu amaçlarla aileler ile ilişki kurarken şöyle bir tutum içinde olmalıdır.
- Öğretmen eğitim öğretimin başında ailelerle mümkün olduğunca erken ilişki kurmalıdır. Erken iletişim kurma, aileleri her hangi bir sorunla karşılaştıklarında daha kolay öğretmenle ilişki kurmaya yönlendirmektedir.
- Öğretmen ve okul idaresi, ailelere kendileri ile iletişim kurmanın çocuklarına ve kendilerine ne yarar sağlayacağını zamanında ve erken açıklayabilmelidirler.
- Aileler öğrencilerden farklı değillerdir. Aileler tartışma, duygu ve düşüncelerini paylaşma fırsatı bulabildiklerinde iletişim kurmaya istekli hale gelmektedirler; açıkça anladıkları durumlarda öğretmeni desteklemektedirler
Bu nedenle sınıf öğretmenleri ve sınıf rehber öğretmenleri, öğrencilerin özellikleri, bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alışkanlıkları; becerileri ile ilgili ilk bilgilere sahip olduklarında (en geç birinci yazılıdan bir hafta sonra) velilerle bir toplantı yapmalı. Sınıfın durumu, öğrencilerin tek tek durumları; sınıf yönetimi ile ilgili beklentilerini ailelere açıklamalı; ailelerin okul yönetimi, sınıf yönetimi, iletişim orta mı ile ilgili eletiri ve değerlendirmelerini almalıdırlar. Okulda öğrenci ile ilgili ne olup bittiğini anlaması velinin rahatlamasını sağlayacaktır; okulla, öğretmenle ilişkisini sağlıklı hale gelmesini sağlayacaktır.
Lider Öğretmenin Sınıfta Zaman Yönetimi:
Sınırlı olan zamanı etkili, verimli ve faydalı kullanmak, verimliliği arttırır. Çok çalışıyor olabilirsiniz, ama verimli değilseniz; enerjinizin çoğunu başa harcamış olursunuz. Zaman yönetimi kişisel bir süreçtir. Kötü kullanılan bir zaman dilimi boşa harcanmış demektir; ve bunu geri getirmek mümkün değildir. Zamanını doğru planlayıp doğru kullanamayan kişi düşünmeye ve dinlenmeye de zaman bulamaz.
Zamanı etkili kullanmak için zamanı iyi yönetmek gerekir. Zaman yönetimi, belli bir süreyi en verimli şekilde kullanmayı, zamanı kontrol etmeyi öngörür. Verimli olmak için yapılması gereken işin en kısa zamanda ve en az çabayla nasıl yapılacağını öğrenmek gerekir. Böylece insan, daha fazla değil fakat, daha zekice çalışmış olur.
Zamanını iyi yönetebilen insanlar kendilerine; zamanlarını en etkili bir şekilde planlayıp, kontrol edip kullanabilecekleri, her türlü baskıdan uzak zaman dilimlerini yaratırlar. Bu insanlar; zamanın önemli bir kısmını kendilerini analiz etmek, değerlerini belirlemek, güçlerini ve yeteneklerinin sınırını öğrenmeye çalışmak için kullanırlar. Davranışlarının örgüt davranışlarıyla nasıl bütünleştiğini anlamaya; örgüt içindeki değer bağlantılarını, ortak noktaları bulmaya çalışırlar. Yani, zaman yöneticileri stratejik düşünürlerdir. İleriyi görme yeteneğine sahiptirler.
Zamanı iyi yönetmenin yolu planlamadan, öncelikleri ve hedefleri doğru belirlemekten geçer. Bunu yapmazsanız sizi sonuca götürmeyecek önemsiz konularla uğraşır durursunuz.
İyi bir zaman yönetiminin iki boyutu vardır. Amacınız doğrultusunda yapmanız gerekenler ile yapmaktan kaçınmanız gerekenler nelerdir: Öncelikle bunları ortaya koymanız gerekir
Zamanı etkili kullanmada üç temel yöntem şudur:
1-Gereksiz yere zaman tüketen yararsız alışkanlıklarınızdan kurtulun.
2-Yapılacak işi güç yollardan geçerek değil, basit yöntemlerle yapın.
3-İki ya da üç işi bir arada yapmayı öğrenin.
Zamanın iyi kullanılmasının Temel Kuralları şöyle sıralanabilir:
1-Düşününüz.
2-Bütünleştirici olunuz. (Düşüncelerin olgunlaşmasını bekleme süreci)
3-Seçici olunuz.(Hangi işi ne zaman ve nasıl yapılacağını seçme)
4-Kararlı olunuz. (Aceleden kaçınma, işleri önem sırasına koyma)
5-Ayrım yapınız. (Ayrıntıya girmeden daha çok önemli olanları ayırın)
6-Konsantre olunuz. (Kesintisiz çalışmaya alışık olma. Kendini verme.)
7-Düzenli olunuz. (İşleri gruplandırma)
8-Değerlendirici olunuz. (Ulaşılan sonucun kontrol edilmesi, amaçlar yönünden)
9-Kendinizi de düşününüz.(İnsanın kendine değer vermesi, ilkeli çalışması.)
10-Esnek olunuz. (Kendine ve başkalarına da zaman ayırmak)
Sınıfta zamanın tümü, eğitsel amaçlara yönelik etkinlikler için kullanmalıdır. Bunu sağlamanın bir yolu, sınıf süreçlerinin dikkatle planlanması ve zamana bağlanmasıdır. Öğretmen, zaman yitirici yönetsel işlerle de sınıfta fazla uğraşmamalıdır. Örneğin isim isim yoklama yapmak yerine olan-olması gereken öğrenci sayılarına bakarak, boş sıralara bakarak sonuca varabilmelidir. Araçları yakın mesafede tutarak ve daha önceden öğrencilere hazırlatarak zaman kaybı önlenebilir. Tahtaya yazılacaklarını ders öncesinde yazarak zaman kazanabilir. Ya da çoğaltıp öğrencilere dağıtabilir.
Kısaca, öğretmen, amaçlarını önceliklerini doğru belirleyip sınıftaki etkinliklerin hazırlıklarını ders öncesinde planlayarak; süreç içinde düzenli, disiplinli ve kontrollü davranarak, işine iyi ve doğru konsantre olarak; amaç doğrultusunda sınıf içindeki araç gereci etkili kullanarak; öğrencileri görev ve sorumlulukları doğrultusunda etkili bir biçimde yöneterek; yaptığı çalışmaları zamanında değerlendirip bunlardan sonuçlar çıkarıp çalışmalarını yeniden düzenlemede bunları kullanarak zamanını etkili bir biçimde kullanabilir.
DERS 7: SINIF İÇİNDE DİSİPLİNİ SAĞLAMA
Disiplin Sorunlarına Yanlış Yaklaşımlar:
Disiplin nedir? Disiplin başkalarına ve kendine karşı özen ve saygı eylemi midir? Yani size ve başkalarına özen ve saygı gösterilen bir ortam ideal disiplin ortamı mıdır? Disiplin beklentisi yalnızca çocuklar ve öğrenciler ile mi ilgilidir? Disiplin sağlama çabası yalnızca başkalarını kontrol etmeye yönelik bir çaba mıdır?
Disiplini sağlama çabası, başkalarını kontrol etmeye yönelik bir anlayış ile kullanıldığında,bu çabanın başarılı olması mümkün değildir. Böyle bir anlayışla hareket eden biri belki bulunduğu ortamda geçici bir süre asayişi sağlayabilir. Ancak böyle bir anlayışla saldırgan ya da aşırı edilgen davranışların önlenebileceği, insanların beklentilerinin karşılanabileceği ideal ortamı oluşturamazsınız. Çünkü böyle bir ortam, tarafların birbirine saygılı ve özenli davranmasını destekleyecek bir ortam olamaz. Zamanlarının büyük çoğunluğunu öğrencilerin asi davranışlarını, istenmedik davranışlarını kontrol etmeye çalışarak geçiren öğretmenlerin geleneksel şikayeti, anne ve babaların çocuklarına yeterli terbiye vermedikleri, çocukları ile ilgilenmedikleri, çocukları üzerinde etkili olmadıkları yönündedir. Zamanlarının çoğunu çocuklarını kontrol etmeğe harcayan ailelerin de benzer şikayetleri vardır; onlarda öğretmenlerin çocukları üzerinde etkili olamadığından şikayetçidirler.
Oysa bu durumda sorun çocuklardan çok öğretmende ve ailede aranmalıdır. Başkasını kontrol etmeye dönük disiplin yaklaşımı kaçınılmaz olarak saldırgan yada sıkıyönetimci olmak durumundadır. Bu disiplin yaklaşımında, disiplini sağlama çalışanın davranışında, kendi adına talep ettiği temel saygı ve özen yer almaz. Bu nedenle bu disiplin anlayışı başarısızlığa mahkumdur. Çünkü bu anlayışla yola çıktığınızda saldırgan, hükmedici, yada alaycı, küçümseyici ya da manevracı bir tutum içinde olursunuz. Bu ise ateşe ateşle karşılık vermekten başka bir anlama gelmez. Bu durumda giderek kendiniz disiplini sağlamada bir sorun haline gelirsiniz. Giderek daha fazla disiplinsiz davranış üreten bir ortamın yaratıcısı duruma düşersiniz. Kendinizi bir kısır döngü içinde bulursunuz. Yaşamınız sizin için de çekilmez bir hal alır. Sorunları çözmekte kendinizi aciz, çaresiz, savunmasız hissedersiniz. Öz saygınızı kaybedersiniz.
Oysa disiplini kendiniz için değil öğrencileriniz için istemelisiniz. Disiplinsiz ortam, öğrencilerin haklarını koruyamayacağı güvensiz bir ortam olacağı, öğrenciler saldırgan ya da diğer engelleyici tutumlara maruz kalabileceği için sınıf ortamında disiplini istemelisiniz. Sınıf ortamında sağlıklı bir eğitim öğretim sürdürülebilmesi için istikrara, belirli bir düzeyde, düzeyli ilişkilere ihtiyaç vardır. Disiplin böyle bir ortam oluşturmayı güvence altına alır.
Sınıf ortamında herkesin kendi eğitimsel gereksinimlerini karşılamak için gerekli çabayı göstermeye hakkı vardır. Bu hakkı engellemeye dönük öğrenci ya da öğretmen davranışları disiplin sorunları olarak değerlendirilmelidir. Çoğu kez başkalarını incitmek, engellemek için tasarlanan disiplin sorunu olarak algıladığımız faaliyetler; bu faaliyetleri sürdürenlerin kendi engellenmiş gereksinimlerini karşılamak, başarısızlık, reddedilme, incinme gibi yaşanmış deneyimleri tekrar yaşamamak için ortaya koydukları samimi girişimlerdir.
Bu nedenle disiplini sağlamada, bireyi kendi sorunları ile yüzleşmesini sağlayıcı rehberlik faaliyetleri çok önemlidir. Anne babaların, öğretmenlerin çocuğu kontrol etmek değil, onların sorunları ile yüzleşmelerini sağlamak; kendilerini kontrol etmelerine yardımcı olmaktır. Bir davranışın başarılı bir biçimde öğretilmesi “söylediğinizi yapmalısınız” ilkesine dayandırılırsa, çok daha etkili olur. Öğrenci kendisi için iyi olanın ne olduğunun bilincine varmalı; kendisi için iyi olduğunu bildiği şey için ne yapması gerektiğine doğru karar vermeli; ve yapması gerektiğine inandığını gerçekten yapmalıdır. Bunu yapabilen öğrenci kendi sorumluluğunu kendi üstlenmiş, dolayısı ile kendini kontrol etmeyi öğrenmiş öğrencidir. İşte aileler ve öğretmenlerin asıl görevi; öğrencinin böyle bir süreç içinde kendini tanıması, kendini gerçekleştirme yolunda kendini kontrol edebilmesi için ona rehberlik etmek, yardımcı olmak olmalıdır. Öğretmenler ve veliler böyle ”önleyici” bir disiplin anlayışıyla hareket ettiklerinde disiplin sorunlarının ortaya çıkmasına meydan vermeyecek bir ilişki ortamı oluşturmuş olacaklardır.
Disiplin sistemlerinin amacı toplumsal sistemde (ev, okul, sınıf, iş yeri vb..) yer alan her bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için duygusal ve toplumsal güvenlik ortamı yaratmaktır. Böyle bir ortam için aşırı kontrolsüz davranışlar kadar aşırı kontrollü davranışlar da tehdit unsuru haline gelebilir. Çünkü aşırı kontrollü davranışların da altında güvensizlik duygusu yatabilir. Kontrolsüz davranışlar kadar aşırı kontrollü davranışlar da bireyin gelişmesinin önünü keser. Öte yandan aşırı kontrollü, edilgen tutumlar kontrolsüz davranışlara davetiye çıkarabilir. Bu nedenle toplumsal sistemde, görünürde başkalarının yaşamında karışıklığa yol açmaz görünseler de aşırı kontrollü davranışlar da öğretmenin ilgi alanına girmelidir. Her iki grup davranış da ele alınmadıkça etkin bir disiplin oluşturulamaz.
Disiplin Sorunlarında Öğretmenin, Okulun ve Ailenin Rolü
Diğer yandan disiplin yalnızca çocuklar yada öğrenciler ile ilgili bir kavram değildir. Yetişkinler için de disiplin bir sorundur. Hatta disiplin öğrencilerden daha fazla yetişkinler ile ilgili bir kavramdır. Çünkü disiplini sağlamada öğrencilerden çok yetişkinlerin davranışları belirleyicidir. Çünkü çocuklar pek çok davranışlarının işaretlerini, ipuçlarını yetişkinlerden alırlar. Bu nedenle iyi bir disiplin sisteminin temelini kendini kontrol edebilen yetişkinler oluşturur. Disiplin sağlamada kendini sorumlu hisseden yetişkin kendini kontrol etmesini bilmelidir. Bunu yapabildiği ölçüde toplumsal sistemde çifte standardı önlemiş olur. Güvenilir hale gelir.Öğretmen şu durumlarda disiplin sorunlarına ortam hazırlamış olur:
- Öğrenme ortamında öğrenci tarafından yanlış anlaşılmış öğrenme koşulları varsa.
- Öğretmen, kendileri için anlamlı olmayan bilgileri öğrenmek için öğrencileri zorluyorsa.
- Öğretmen öğrencileri bağımsız düşünce örüntüleri geliştirmeye yöneltmede yetersiz kalıyorsa.
- Öğretmen, öğrenciler üzerinde yoğun kontrol kuruyorsa; öğrencilere özerk, kendilerini özgür hissedecekleri bir çevre sunamıyorsa
- Öğretmen yanlış davranışı ön plana çıkaran disiplin süreçleri uyguluyorsa
disiplin sorunlarına uygun ortam hazırlar.
Disiplin sorunları ya okul yaşantısındaki yada aile yaşantısındaki olumsuzluklardan kaynaklanır.
Okul, çocuğa yaşantıya yönelik olmayan bir eğitim veriyorsa; çocuk okul dışı yaşamda karsılaştığı sorunlara çözüm bulmada zorlanır. Bu çocuğun okula karşı ilgisini yitirmesine yol açar.
Okul çocuğun düşünme becerilerini geliştirmede yetersiz kaldığında, çocuk karşılaştığı sorunları çözmede yetersiz kalır. Bu çocukta kendine güvensizlik, tatmin olamama, huzursuzluk,eksiklik duygusu gibi psikolojik problemlerin gelişmesine yol açabilir. Bu durumda çocuk yaşama karşı edilgen bir tutum geliştirebileceği gibi; alkolizm, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar da edinebilir. Diğer yandan okul ve sınıf ortamında sorunlar katı bir ceza-ödül sistemi ile çözülmeye çalışılıyorsa; bu da disiplin sorunlarına yol açan bir başka etmen haline gelebilir. Öğrencinin düzeyine uymayan yüksek başarı beklentileri de disiplin sorunlarına yol açabilir. Öğrenci yüksek başarı için aşırı zorlandığında, ya da öğretmenini başarısı ile ilgili olarak bir türlü tatmin edemediğinde; kendine olan güveni azalacaktır. Öğrenci başarısının kabul edilmesi beklentisi içindeyken öğretmeninden “sen bundan daha iyisini yapabileceğin halde bu kadarını yapmışsın” demesi öğrenciyi olumsuz etkileyebilir. Öğrenci mücadeleyi bırakır, başarısızlığı kabul eder; sınıfta ve okulda giderek problem kaynağı haline gelebilir. Öğrencileri birbiri ile karşılaştırma onları birbirleri ile katı rekabet içine sürükleme de benzer sorunlara yol açabilir.
Kendilerini kontrol edemeyen öğretmenlerin disiplin sorunlarına yol açan bazı davranışları şöyle sıralanabilir: Öğrencilere sürekli bağırmak, emretmek, hükmetmeye çalışmak, onları kontrol etmeye çalışmak; alaycılığı ve küçümsemeyi kontrol aracı olarak kullanmak; dalga geçmek, azarlamak, sürekli eleştirmek; yargılayıcı davranmak, öğrencilere zayıf, tembel, sıska vb.. isimler takmak; öğrencileri fiziksel olarak tehdit etmek, onlara dik dik bakmak, üzerine yürümek, iteklemek; öğrencileri gözden çıkarmak, öğrenciler arasında ayrım yapmak; yanlış yaptığında asla özür dilememek; öğrencinin öğrenip öğrenmediğine aldırmadan bir konudan diğerine geçmek; yanlışları ve başarısızlıkları cezalandırmak.
Bu kontrolsüz davranışların yanı sıra kendini aşırı kontrol eden öğretmen davranışları da disiplin sorunlarına neden olabilmektedir. Örneğin; sürekli utangaç, sıkılgan, edilgen, çekingen öğretmenler; karşındakini memnun etmek için aşırı kaygı içinde olan, hayır demekte zorlanan, sürekli mükemmeli arayan, değişimden nefret eden, öğrencilerin kendilerinden hoşlanmalarını temel önceliği haline getiren yada öğrencilerinden korkan çekinen öğretmenler; Öğretmen arkadaşlarının kendisi ile ilgili görüşlerinden kaygılı, öğrencilerin istemedik davranışlarına sürekli göz yuman; sınıf yönetimiyle ilgili sorunları açığa vurmaktan çekinen öğretmenler de disiplin sorunlarına yol açabilmektedirler.
Öte yandan öğrenci üzerindeki yüksek başarı beklentisi, çocukları birbiri ile karşılaştırma gibi yarışmacı anlayış aile yaşamı içinden de gelebilir. Bunun yanı sıra aile yaşamında sık gözlenen şu durumlarda disiplin sorunlarına yol açar:
- Aile birliği dağılmışsa: anne baba birbirinden ayrı, çocuk iki arada kalmış; sürekli birinin diğeri ile ilgili yakınmalarını dinlemek zorunda kalıyorsa
- Çocukların sağlıklı benlik algısı geliştirebilmeleri için ihtiyaç duydukları desteği anne ve baba çocuğuna veremiyorsa
- Çocuk aile ortamında koşulsuz sevgi bulamıyorsa
- Aile içinde çocuğun sorunları ile yeterince ilgilenilmiyorsa; aile içinde çocuk kendini önemli bir varlık olarak duyumsayamıyorsa
- Çocuk sürekli sevgi ya da nefret kaynaklı müdahaleye maruz kalıyorsa;aile içinde, giderek kendi sorumluluğunu üstlenebileceği bağımsız bir gelişme ortamı bulamıyorsa;
Çocuğun bu durumlarda disiplin sorunları yaşaması şaşırtıcı olmayacaktır.
Davranışlarını kontrol edemeyen, yada kontrol etmeyen anne babaların davranışlarından bazıları da şunlardır: çocuklarına sürekli emreder, hükmeder ve bağırırlar; çocuklarını aşağılar, alay eder, dalga geçer, azarlarlar; çocuklarını “aptal”, “küstah”, “haylaz”, “adam olmaz” diye etiketlerler. terk edecekleri yada evden atacakları tehditlerinde bulunurlar; çocukları fiziksel olarak korkuturlar yada döverler; cezalandırmayı severler, hatalarla orantısız cezalar verirler; tutarsızdırlar, çocukları bir birleri ile karşılaştırırlar; çocuklardan aşırı beklenti içindedirler.
Öte yandan disiplin sorunlarına yol açabilen ailelerin aşırı kontrollü hareketlerinden bazıları da şunlardır: eşlerini kendilerini ve çocuklarını kontrol etmelerine izin verirler; çocuklarına aşırı düşkündürler, onları şımartırlar; Çocuklarını ya da eşlerini kontrol etmede düşmanca bir sessizlikten yararlanırlar, küserler, geri çekilirler; Gereksinimleri nadiren ifade ederler, seyrek olarak hayır derler; mantıksız ricalara bile kolayca boyun eğerler; fiziksel yada duygusal anlamda istismar edildiğinde karşı gelmezler; her zaman memnun etmeye çalışırlar, çekişmeli konulardan sakınırlar; eşleri ile ilişkilerinde çocukları kurye olarak kullanırlar; sevilmek ve kabul edilmek için eşlerine ve çocuklarına aşırı derecede bağımlıdırlar; itaatkardırlar, ürkek ve korku içindedirler; mükemmeliyetçidirler, çocukların istenmeyen davranışlarını onaylarlar; çocuklar için gereğinden fazlasını yaparlar, çocukları aşırı derecede korurlar.
Öte yandan çocuk üzerindeki akran baskısı da disiplin sorunlarına neden olabilmektedir. Çocuğun akranlarının özellikleri de çocuklar üzerinde etkili olan bir başka faktördür.
Öğrencilerin Okul İçindeki Hakları:
Öğrencileri okul içindeki haklarından bazıları şunlardır:
- Öğretmenlerinden ve arkadaşlarından saygı görme ve gösterme
- Tercih ettiği adla çağrılma,ve akranlarını adıyla çağırma.
- Başarısız olama, yada başarma
- Dürüst adil ve başarılı öğretim görme
- Dolaysız ve açık bir biçimde iletişim kurma
- Duygusal, fiziksel, toplumsal, entelektüel, yaratıcı ve cinsel güvenliğe sahip olma,
- Haklarını koruyan toplumsal yapıları isteme ve bunların gereklerine uyma,
- Hakları öğretmenleri yada arkadaşları tarafından tehdit edildiğinde yardım isteme ve onların hakkını tehdit etmeme.
- Kişisel, eğitimsel zorluklar yaşadığında yardım isteme, yardım etme
- Öğrencilerin tümünü içine alan, onlara eşit değer veren ve süreklilik gösteren bir okul iklimine sahip olma
- Akademik ve toplumsala alanlarda, bireysel başarı olanakları elde etme.
- Planlı bir eğitim süreci içinde, hazırbulunuşluk düzeyine, bireysel özelliklerine, ilgilerine uygun bir eğitim görme
- Her türlü şiddete karşı önlem alınmış sağlıklı bir okul ortamına sahip olma.
Sınıf İçi Disiplini Sağlama Modelleri:
Özellikle 1960 yıllardan itibaren sınıf içinde disiplin sağlamaya yönelik pek çok araştırma yapılmış modeller geliştirilmiştir. Burada üç disiplin modeli üzerinde duracağız. Davranışçılar (Skinner, Pavlov’un uyaran-tepki modelini eğitime uygulamaya çalışırken; bir gurup eğitimci de insanların karmaşa durumlarında edilgen, düşmanca davranış içinde olabildiklerini göz önünde tutarak bu davranışları güvengen davranış biçimlerine dönüştürmenin yollarını aradırlar (Lee- Canter:güvengen davranış modeli). Bir kısım eğitimciler de A.Adler’in “çocuklar yaşamları boyunca kendilerine özgü amaçlar geliştirerek aşağılık duygusunun üstesinden gelmeye çalışırlar” düşüncesinden yola çıkarak çocukların “ait olma” eşitlik ve karşılıklı saygı duygularını geliştirmelerini engelleyen disiplin modellerine karşı çıkma biçiminde özetlenebilecek “Ussal Sonuçlar modeli”ni geliştirdiler(Rudolf Dreikurs).
Davranışçı Model
Davranışçılar öğrenciyi istenen davranışı yapmaya yöneltmede şu tekniklerin uygulanmasını önerirler.
Bu tekniklerin başında öğrencinin olumlu davranışında pekiştireç vermek gelir. Öğretmen istendik davranışı küçük küçük bölümlere ayırır. Öğrenci davranışın küçük bölümünü gösterdiğinde ona uygun bir pekiştireç verir. Böylece belirli bir pekiştireç tarifesi ile öğrenciye temel davranış kazandırır. Ancak öğrenci istenen davranışı gösterme alışkanlığı edindikçe pekiştireçler azaltılır. Çünkü öğrenci o davranışı pekiştireç alacağı için değil doğru olduğu için yapmalıdır. Bu işe yaramazsa öğrenci sınıfın pekiştirici ikliminden fiziksel olarak alınıp, pekiştirici uyaranlardan izole edilmiş bir fiziksel alana yerleştirilir. Ya da öğrenci hiç pekiştireç vermeden o olumsuz davranıştan bıkıncaya kadar o davranışı yapmak zorunda bırakılır. Örneğin öğrenci sınıfta sakız çiğniyorsa; öğretmen öğrenciyi çiğneyebileceği kadar sakız çiğnemeye zorlar. Buna zorlanan öğrenci sakız çiğnemekten giderek bıkar ve o davranışı bırakır. Bir başka etkili yöntem de olumlu davranış gösteren bir arkadaşını öğrencinin model almasını sağlamaktır. Örneğin “bak Ahmet ne dersi ne güzel dinliyor, derse katılıyor, bunun için de başarılı; sen neden onun gibi yapmıyorsun.” Denebilir. Davranışçılar öğrencileri uygun davranışlara yöneltmek amacıyla dili olumlu kullanmayı önerirler. Bir başka yöntem de öğrenci ile anlaşma yapmaktır. Örneğin öğrenci ödevini yaptığında ödüllendirileceğini bilir. Bir başka teknik de istenmeyen davranış görmezden gelinerek, istendik davranış üzerinde durulur, istendik davranış özendirilir. Buna “söndürme” denir. Bu durumda öğrenci davranışını değiştirmesi gerektiğini anlar.
Güvengen Davranış Modeli:
Güvengen davranış modeline göre ise öğrencilerden kendiliğinden sınıf kurallarını belirleme ve bu kurallara uyma davranışı beklenmez. Ödüllendirme ve cezalandırma etkili bir biçimde kullanılarak; öğrencilere hangi davranışları göstermeleri hangi davranışlardan kaçınmaları gerektiği öğretilebilir. İyi davranış olumlu özendirmelerle kuvvetlendirilmeli, cezalar öğrencilerin kötü davranıştan kaçınmasını sağlamalıdır. Bunun için aileler ve okul yöneticilerinden yardım alınmalıdır. Güvengen modeli savunan öğretmen örneğin dersle ilgilenmeyen öğrenciye önce, gizli iletiler, ipuçları kullanarak hatalı davranışını düzeltme fırsatı vermeye çalışır. Bu işe yaramazsa öğrenciye dersle ilgili sorular sorarak ona geri kaldığını, bu davranışının ona zarar verdiğini anlatmaya çalışır. Bu da işe yaramazsa “ben” dilini kullanarak “Ben olsam dersle ilgilenirdim” iletisi vermeye çalışırlar. Bu modelde göz teması, öğrenciye adıyla hitap etmek, dokunma önemli tutum öğeleridir. Öğretmen sorun karşısında ilkelidir, geri adım atmaz, duygusal kontrolü kaybetmez; sorun davranışı gösteren öğrenci ile yüz yüze gelmekten çekinmez; kontrollü ve etkili bir ses tonu kullanır. Kuralları önceden belirler. Kararlıdır. Duygu ve isteklerini açıkça belirtir. Yanlış davranışları görmezden gelmez, onları yakından izler. Olumlu davranışlarda güdülemeyi öne çıkarırken; sınırları zorlamak için yerine göre ceza vermekten de çekinmez. Öğrenci sınırlarını bilir, güvengen öğretmenin sözünün arkasında olacağını bilir. Davranışı olumsuzsa bunun mutlaka karşılıksız kalmayacağını, bu davranışının gereğinin yapılacağını bilir. Örneğin İlköğretim birinci kademede öğrenci kurala uymadığında tahtaya isminin yazılacağını, devam ederse dersten eksi alacağını yada teneffüse beş dakika geç çıkacağını; devam ederse iki eksi alacağını bir teneffüse çıkamayacağını, velisinin okula çağırılacağını; müdüre yada rehberlik servisine yollanacağını bilir.
Ussal Sonuçlar Modeli
Ussal Sonuçlar modelinde, öğretmen öğrencinin sorun davranışının; dikkat çekme, öç alma, yetersizlik gösterme ve güç gösterisinde bulunma, güç elde etme gereksinimlerinden kaynaklandığını düşünür. Öğrenci bu gereksinimlerle sorun davranışa yöneldiğinde öğretmen, öğrenciden demokratik, serbest yada baskıcı davranışlardan birini göstererek isteyebilir. Baskıcı yöntem kullanan öğretmen öğrencileri çalışmaya güdülemekten çok zorlar, öğrenci reddettiğinde de onu cezalandırır. Serbest davranan öğretmen ise, öğrencilere istedikleri gibi davranma olanağı verdiği için sınıfta etkisizdir; sınıfın öğrenme iklimi zayıftır. Demokratik öğretmen ise akılcı (ussal) davranır. Örneğin öğrenci duvara yazı yazmışsa, onu öğrenciye temizlettirir, gerekiyorsa maddi külfetini ödeterek boyattırır. Gurubu rahatsız ediyorsa, öğrenci bir daha arkadaşlarını rahatsız etmeyeceğine söz verinceye kadar guruptan ayırır. Sınıfa geç gelmişse, tam zamanında gelmesi konusunda uyarır. Devam ederse kabul edinceye kadar kapıda bekletir. Bu tür öğretmen otoriteyi ön planda tutmaz, öğrenciyi tehdit etmez, kinci değildir, öğrencilerinde kusur aramaz, herhangi bir şey için öğrenciden söz vermesini de istemez. Öğrencinin sorun davranışının nedenini anlamaya çalışır. Öğrenciden beklediği davranışları açık ve kesin olarak belirler. Öğrencinin geçmişteki davranışları ile değil, o anki davranışı ile ilgilenir. Öğrencinin sorun davranışı karşısında sakindir; ona bu durumda birkaç seçenek sunar. Örneğin sınıfta gürültü yapan öğrenciye ya gürültü yapma sınıfta kal ya da sınıftan dışarı çık der. Öğrenci ile arasında güven verici bir iletişim kurmaya önem verir. Öğrenciyle neyin ne zaman tartışılacağını bilir. Öğrencinin duygusal anlarında onun sakinleşmesini bekler. Tutarlıdır, cezalandırma yerine ussal sonuçları kullanır. Kuralların oluşturulmasına ve uyulmasına bütün sınıfı katar. Öğrencisine, onu birey olarak kabul ettiğini, ona saygı duyduğunu hissettirir; ancak sorun davranışını kabul etmediğini de açıkça ortaya koyar. Sorumluluk sahibi, bağımsız bireyler olmaları için öğrencilerine yardımcı olmaya çalışır.
DERS 8: İSTENMEYEN DAVRANIŞLARIN ÖNLENMESİ
İstenmeyen Davranışlara Karşı Yaklaşımlar
Sınıf içinde istenmeyen davranışlar, öğretmenin sınıf içi amaçlarını gerçekleştirmede engelleyici bir unsur olarak ortaya çıkar. Öte yandan bu tür davranışların düzeltilmesi öğretmenin eğitsel amaçlarının içinde yer alır. Çünkü bu tür davranışlar düzeltilmediğinde, bireyde yaşam boyu kalıcı hale dönüşebilir.
Farklı özellikteki öğrencilerce farklı özelliklerde ortaya konan istenmeyen davranışların önlenebilmesi için geliştirilen görüşler “Karışmacı Olmayan Yaklaşım”, Davranışçı Yaklaşım” ve Etkileşimci Yaklaşım” olarak üç grupta toplanabilir.
Karışmacı Olmayan Yaklaşım : Bu yaklaşımı savunan öğretmen sorun konusunda öğrenciyi bilgilendirmeyi, sorunu öğrenciye çözdürmeyi tercih eder. Çünkü ona göre öğrenci iyi niyetli ve güvenilirdir. Öğrenciye uygun fırsat verildiğinde, öğrenci kendini kontrol etmesi gerektiğini anlayacaktır. Bu anlayıştaki öğretmen öğrenciyi yargılamaz, öğrencinin davranışını değerlendirmez; sınıf içinde bir güven ortamı yaratmaya çalışır. Buyurucu değil, kolaylaştırıcı bir tutum içindedir. Dikkatini sorunu tanımlamaya, betimlemeye verir. Öğrencinin ruhsal durumunu, ihtiyaçlarını, beklentilerini göz önünde tutarak; onun sorunu kavramasına, soruna en uygun çözüm yolu bulmasına yardımcı olmaya çalışır.
Davranışçı yaklaşım: Bu yaklaşımı savunan öğretmen gerektiğinde güç kullanmaktan da çekinmeyerek öğrenci davranışını şekillendirmeye çalışır. Sınıf içi kurallar ve bu kurallara uyup uymamanın sonuçları açıkça önceden belirlenir. Uygun davranışlar ödüllendirilir, pekiştirilir; uygun olmayan davranışlarda öğrenci için bazı avantajlar ortadan kaldırılır ya da ceza verilir. Davranışı nedenleri sorgulanmaz. Olumsuz davranışlardan çevre sorumludur.
Etkileşimci Yaklaşım: Bu yaklaşım davranışçı yaklaşımla, yardım edici davranış arasında yer alır. Öğretmen otoritesini öğrenci ile bölüşür. Öğrenci bir uzmanın desteği ile sorununu çözebilir. Sınıf kurallarını öğrenci ile birlikte koyar, sorunlara öğrenci ile birlikte çözüm aranır. Öğrenciye, ya da öğrenci grubuna değiştirilmesi gereken davranışlar açıkça belirtilir. Sonuçları konusunda öğrenci bilgilendirilir.
Sorunu Tanımlama:
Öğretmen sınıf içinde istenmeyen bir davranışla karşılaştığında önce sorunu doğru anlamalı, soruna doğru teşhis koyabilmelidir. Bunun için öğrenci davranışının doğru tanımlaması, doğru yorumlaması gerekir. Bunun için davranış hangi ortamda ortaya çıkmıştır; olaya karışanlar kimlerdir; olayın ortaya çıkmasına yol açan etkenler nelerdir; davranışın o öğrenci ya da öğrenci grubu arasında ortaya çıkma sıklığı nedir; İstenmedik davranışın diğer öğrencileri etkileme gücü nedir; bu davranışın yol açabileceği yeni sorunlar nelerdir. Öğretmen tüm bu sorulara objektif yanıtlar bulabildiği ölçüde sorunu doğru algılayabilecek, anlayabilecektir.
Sorun davranışı tanımlarken dört temel ölçütten hareket edilmelidir.
ü Davranış öğrencinin kendisinin yada sınıftaki arkadaşlarının öğrenmesini engelliyor mu?
ü Davranış öğrencinin yada arkadaşlarının güvenliğini tehlikeye sokuyor mu?
ü Davranış okulun, sınıfın ya da öğrencilerin araç gereçlerine zarar verecek özellikte mi
ü Davranış öğrencinin diğer öğrencilerle sosyalleşmesine sağlıklı bir kişilik özelliği, psikolojik yapı geliştirmesine engelliyecek özellikte mi?
Sınıfta sıklıkla gözlenen sorun öğrenci davranışarı şöyle özetlenebilir:
- Derse devam etmeme ya da derse geç gelme
- Derse hazırlıksız gelme
- Sınıfta uygun olmayan zaman ve yerde konuşma
- Arkadaşlarına, kendisine yada eşyalarına zarar verme
- Derste ders dışı etkinliklerle uğraşma (hayal kurma vb..)
İstenmedik davranışların altında yatan nedenler şöyle özetlenebilir:
- Sınıftaki fiziki yapısı ve fiziki yapının düzenlemeden kaynaklanan nedenler (sınıfın küçük olması, havalandırmanın yetersiz olması, eşyaların üzeni vb..)
- Sınıf yönetiminden kaynaklanan nedenler (sınıf kurallarının, amaçlarının zamanında doğru bir biçimde belirlenmemesi, öğrencinin duygusal, zihinsel düşünsel gelişiminin, ihtiyaçlarının yeterince dikkate alınmıyor olması, öğrencilere eşit, adil davranılmaması, söz hakkı verilmemesi, sınıfta sağlıklı olumlu bir psikolojik ortamın, iletişim ortamının olmaması vb..)
- Programlardan kaynaklanan nedenler (program geliştirme sürecinin sağlıklı işlememesi nedeni ile program içeriğinin öğrencinin ilgi ve ihtiyaçlarına cevap vermemesi, eskimesi, programın öğrenci aktivitesine dayanmıyor olması vb…
- Öğretim yöntem ve tekniklerinden kaynaklı nedenler (öğrencinin, sınıfın, konunun özelliklerine uygun düşmeyen yöntem ve tekniklerin uygulanıyor olması. Yöntemlerin avantaj ve dezavantajlarının farkında olarak doğru bir biçimde uygulanmaması vb..
- Öğretmenden kaynaklanan nedenler.
ü Öğretmenin sınıf çalışmasını yeterince zevkli bir hale getirmemişse
ü ses tonunu, jest ve mimikleri, vücut dilini etkili bir biçimde kullanamıyorsa
ü Öğretmen öğretim faaliyetleri içindeki sorumluluğunu yerine getiremiyorsa
ü Öğrenciye saygı sevgi ve hoşgörü ile yaklaşmıyorsa
ü Öğretmen çocuğun davranışlarına uygun tepki vermiyorsa
ü Öğretmen olumlu davranışa uygun pekiştireç kullanamıyorsa, öğrencilerini güdüleyemiyorsa
ü Öğretmenin istekleri öğrencilerin beklenti ve yeteneklerine uygun değilse
ü Öğretmen öğrencilerin bireysel özelliklerini göz önünde tutamıyorsa
ü Öğretmen olumlu davranışlar için model olamıyorsa
ü İstenmedik davranışları ceza ile kontrol etmeyi alışkanlık haline getirmişse
Öğretmen istenmedik davranışların kaynağı haline gelir.
- Öğrenciden kaynaklanan nedenler
ü Öğrenci öğretmenine aşırı bağımlı ise
ü Dikkatini yoğunlaştıramıyorsa, savruk ve dağınık ise
ü Başarılı olamadığı durumlarda hemen mutsuz oluyorsa,
ü Arkadaşlarına yönelik olumsuz bir tutum içinde ise, onları rahatsız ediyorsa
ü Kendi öz bakım ve temizlik alışkanlıklarını yeterince geliştirememiş ise
ü İçine kapanık, az konuşkan ise
ü Arkadaşlarına ya da öğretmenine karşı saldırgan bir tutum içindeyse ya da aşırı şikayetçi bir tutum içinde ise
ü İç motivasyon mekanizmasını geliştiremişse
Öğrenci istenmedik davranışların kaynağı durumunda olabilir.
- Okul yönetiminden kaynaklı nedenler (okul yönetiminin öğrenci sorunlarına ilgili olmaması, öğrencileri potansiyal suçlu gibi görmesi, öğrenci üzerinde aşırı kontrol mekanizması kurması, problemli öğrenci okul dışına atma eğilimi vb..
- Aileden kaynaklı, kültürel çevreden, akran ilişkilerinden kaynaklı, nedenler:
- Okul yerleşimi, fiziki yapısı ve ulaşım zorluklarından kaynaklanan nedenler
- Ekonomik yetersizlikten, araç gereç eksikliğinden kaynaklı nedenler
- Rehberlik hizmetlerinin yetersizliğinden kaynaklı nedenler.
Sorunu doğru anlamak, doğru tanımlamak; doğru çözüm yolunun bulunmasını kolaylaştırır. Öğretmen demin üzerinde durulan bütün olumsuz etkenleri göz önünde tutarak; sorunun ciddiyetine, sınıf yaşamını ciddi biçimde tehdit edip etmeyeceğine, öğrenci yada öğrencilerde istenmeyen davranışın alışkanlık haline gelip gelmeme olasılığına göre gerekli önlemleri alabilmelidir. Sorunu gereğinden çok abartmak ya da gereğinden çok küçümsemek yeni sorunların, yeni istenmedik davranışların ortaya çıkmasına yol açacaktır. Sorunu abartan öğretmen daha öğrenciye daha sert yaptırımlar, cezalar uygulayacaktır. Bu da öğrencinin sınıf yaşamından kopmasında, giderek daha fazla problem öğrenci haline dönüşmesine yol açar. Sorunu küçümsediğinizde ise, sorunun çözümü için gerekli önlemleri alamazsınız, o zamanda öğrenciyi istenmedik davranışı tekrar etmede cesaretlendirmiş olursunuz; öğrenciye yanlış mesaj vermiş olursunuz. Bu da istenmedik davranışın büyümesine, sınıf içinde ciddi bir problem haline gelmesine yol açabilir.
Davranış değiştirmenin ilkeleri:
Davranış değiştirme sadece istenmedik davranışların değiştirilmesi anlamına gelmez. Uygun olan davranışların sürekliliğinin sağlanması da davranış değiştirme programı içinde yer alır. Sistematik davranış değiştirme programında dikkate alınması gereken ilkeler şöyle belirlenebilir:
- Davranış sonuçta öğrenilmiş olan bir şeydir, kendiliğinden gelişmez.
- Davranışın ortaya çıkmasında etkili olan faktörleri, ve sonuçları göz önünde tutulmalıdır.
- Uygun olmayan davranışların azaltılması sınıf ortamının dikkatli ve amaçlı bir biçimde örgütlenmesine bağlıdır.
- Davranışın ortaya çıkmasında olumlu olumsuz pekiştireçlerin yerli yerinde kullanılması son derece önemlidir. Pekiştireçler iki türe ayrılır. Birincil pekiştireçler içsel yada biyolojik gereksinimleri karşılayan pekiştireçlerdir (yiyecek, içecek cinsellik vb..) ikincil pekiştireçler ise kaynağında birincil pekiştireçlerin yattığı, öğrencinin öğrenme sonucunda hoş bulduğu, pekiştirici özellik taşıyan pekiştireçlerdir. Nesnel, etkinlik, sosyal ve sembol pekiştireçler olarak kullanılırlar. Ayrıca pekiştireçler veriliş biçimi ve etkileme biçimi bakımından olumlu olumsuz pekiştireçler olarak iki grupta toplanır. Olumlu pekiştireçler dışarıdan verilen bir uyaranla olumlu davranışın ortaya çıkma sıklığını arttıran pekiştireçlerdir. Olumsuz pekiştireçler ise olumlu davranışın ortaya çıkmasını engelleyen bir uyaranın ortamdan çekilmesi yoluyla olumlu davranışın ortaya çıkma sıklığını arttıran pekiştireç türüdür. Örneğin dışarıdan gelen gürültüyü engellemek için öğretmenin pencereyi kapatması; güler yüzlü davranılmadığı ya da sert eleştiri aldığı için tahtaya kalkmayan bir öğrenciye,tahtaya kalktığında öğretmenin güleryüzlü davranması, ipuçları vererek öğrenciye yardımcı olması vb..
- Ortama bir uyaranın sokulması ya da ortamdan bir uyaranın çekilmesi yoluyla olumsuz davranışın ortaya çıkma sıklığını azaltılabilir. (Ceza- ikincil ceza). Örneğin bilgisayar oyunları nedeni ile dersine çalışmayan bir öğrenciye bilgisayar kullanmayı yasaklamak ikincil cezadır.
- Davranış değiştirme sonuçlarının çocuk için anlamlı olması gerekir. Bir öğrenci için olumlu olan sonuç başka bir öğrenci için olumlu olmayabilir. Örneğin kitap okumayı seven bir öğrenci için kütüphaneye gönderilme olumlu bir pekiştirme iken sevmeyen bir öğrenci için ceza haline gelebilir.
Öğretmenin istenmedik davranışları önlemede kullanılabileceği eylemler çok çeşitli olabilir. Küçük yanlışları görmezden gelme; kışkırtıcı eylemleri bilmez davranma, göz iletişimini, jest ve mimikleri caydırıcı unsur olarak kullanabilme; uyarma, azarlama, yerini değiştirme, gülmeceyi kullanarak öğrencinin yanlışını görmesini sağlama, sözü değiştirme, derse ara verme, sorumluluk verme, öğrenci ile konuşma, öğrenciyi bazı hak ve ayrıcalıklardan yoksun bırakma; sınıfta alı koyma (geciktirme), isteğini yerine getirmeme, ailesi ile ilişki kurma; öğrenci ile anlaşma yapma; fiziksel olmayan cezalar verme; uygulanabilecek yöntemler olarak sıralanabilir. Bu önlemlerden bazıları üzerinde duralım
- Bazen, bazı sorunları görmezden gelme, o sorunlarla uğraşmaktan daha iyi sonuçlar verir. Hangi davranışın görmezden gelineceğini belirlemek çok önemlidir. Hangi sorunun üzerine gidildiğinde büyüyüp büyümeyeceğine karar vermek için ipuçlarına bakmak gerekir. Sorun küçükse, sınıfta yeni sorunlara yol açmayacaksa görmezden gelinebilir Ancak istenmedik davranışı yapan öğrencinin öğretmenin sorunu görmezden geldiğini fark etmemesi önemlidir. Öğrenci davranışının öğretmece fark edildiğini anladıysa, sorunu görmezden gelmek doğru değildir. Çünkü çocuk bunu onay, ya da ödül olarak algılayabilir. Bu da yeni sorunlara yol açar.
- Öğrenci davranışının ne anlama geldiğinin farkında olmayabilir; hatta o davranışı yaptığının bile farkında olmayabilir. Bu farkında olmayış, içinde yetiştiği kültürel ortamdan da kaynaklanabilir. Bu nedenle öğretmen yanlış davranışı hemen bilinçli ve kasıtlı yapılmış bir davranış olarak tanımlamamalı; bu peşin yargıya göre davranış geliştirmemelidir.
- Ancak öğretmen bu tür davranışları öğrenci tarafından tekrar ediliyorsa bunları görmezden de gelmemelidir. Bu tür davranışlar sergileyen öğrenciye, davranış ortaya çıktığı anda uyarıda bulunulmalıdır. Aksi durumda davranış sürecek, alışkanlık haline gelecektir.
- Uyarma göz iletişimi ile, jest ve mimikler ile, vücut dilinin kullanılması ile, dokunarak yapılabilir. Örneğin göz kapaklarınızı yukarıya kaldırarak “lütfen yapma” uyarısı, göz kırparak, ya da baş sallayarak yaptığının farkındayım uyarısı verilebilir. Diğer öğrencilerin olayın farkına vararak dersten kopmalarını önlediği; hitap edilen öğrenci ile öğretmen arasında gizli bir dil oluştuğu için bazı durumlarda bu tür uyarılar, sözlü uyarıya göre daha etkili olabilir.
- Bazen de el çırparak, masaya parmakla vurularak; ya da susup bekleyerek sınıfa toplu uyarma işaretleri verilebilir.
- Sözel uyarılar alay, öfke gibi duygu yükü taşımayan bir ses tonu ile yapılmalıdır. Öğretmen uyarıyı öğrencinin kişiliğine değil, davranışına yönelik olarak yapmalıdır. Öğrenci uyarı aldığında hala kendine saygı duyulduğunu, öğretmen için değerli, önemli olduğunu öğretmeninin ses tonundan algılayabilmelidir.
- Bazen de dolaylı uyarma yöntemi kullanılır (kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla yöntemi). Örneğin Gürültü yapan bir öğrenciyi uyarmak için başka bir öğrenciye “lütfen tekrar eder misin gürültüden seni duyamadım da” denebilir. Bu direk uyarmadan daha etkili bir uyarı yöntemidir.
- Bazen istenmeyen davranışı yapan öğrenciye söz hakkı verilerek, soru sorularak uyarıda bulunulabilir. Örneğin Şimdi söz sırası Ahmet’te” denerek öğrencinin istenmeyen davranışı yapması önlenebilir.
- Bazen sözü doğrudan istenmeyen davranış getirerek uyarıda bulunabilirsiniz. Örneğin “Konuşma sırasını bekleme konusunda Ahmet’e nasıl yardım edebiliriz arkadaşlar” şeklinde bir uyarıda bulunulabilir.
- Uyarılarını öğretmen uygun eylemlerle, davranışlarla desteklemelidir. Örneğin özel bir amacınız yoksa öğrenciye arkanızı dönerek uyarıda bulunmanız doğru değildir.
- Yapacak işi olmayan, yada yaptığı işi ilginç bulmayan öğrencinin istenmeyen davranışlara yönelmesi doğaldır. Özellikle hiperaktif özellikte öğrenciler yerinde duramaz. Bu tür öğrenciler sınıfta öğrenci ya da öğretmenlerin ilgisini çekmeye çalışırlar, sıra komşusu arkadaşlarıyla uğraşırlar. Öğretmen bu tür öğrencilere yapacak iş bulmalıdır, sorumluluk vermelidir. Bu tür öğrenciler; özet çıkarma, liste çıkarma, kayıt tutturma, araç getirtip götürme, araçların kullanılmasına yardım etme gibi sınıf içi faaliyetler bulunabileceği gibi; eğitsel kol faaliyetlerine de yönlendirilebilir.
- Bazen sınıf içinde ortaya çıkan istenmedik davranışlar, derse ilginin azaldığını, öğrencinin dersten koptuğunu gösterir. Bu durumda öğretmenin yapacağı en güzel iş derse ara vermek olacaktır.
- Öğretmen istenmedik davranışları önlemek için sınıf içinde ya da sınıf dışında öğrenci ya da öğrenci grupları ile konuşmayı deneyebilir. Öğrenci ile konuşma sırasında öğretmen, baskı ve azarlama gibi etkinlikler yerine; davranışın birkaç adım sonrasını göstermek suretiyle öğrencinin bilincine seslenmeye çalışmalıdır. Öğretmen konuşma sırasında konuyu kişiselleştirmekten kaçınmalıdır. İlkeler üzerinde durmalıdır. “İnanıyorsan yap” mesajı en etkili yoldur. Sorun kişiselleştirildiğinde, öğrenci savunma mekanizması geliştirecek; öğretmenin konuşma denemesi sürtüşme odaklı bir çatışmaya dönüşecektir. Öğrencinin arkadaşları önünde eleştirilmesi de sorunun büyümesine, öğretmen ile öğrenci arasında sevgi saygı bağının zedelenmesine yol açabilir. Eğer sorun sınıfın tümüyle ilgili değilse sorun sınıfta tartışılmaktan kaçınılmalıdır, ders aksatılmamalıdır. Ayrıca sınıf dışında konuşmak öğretmene sorun üzerinde düşünmesi için zaman kazandıracaktır. Yine öğrencinin sakinleşmesi de sağlıklı bir iletişim için gereklidir. Ama konuşma sorun ortaya çıktıktan çok sonraya bırakılmamalıdır. Çünkü devinişsel alandaki yanlışlara anında müdahale edilmesi sorunun çözülmesi bakımından önemlidir.
- Eğer öğrencinin istenmeyen davranışı bir gereksinimden doğmuşsa; öğrenciye davranışının olası sonuçlarının gösterilmesi, bu davranışın önlenmesini sağlamaya yetmez. Çünkü öğrenciden bu davranıştan vazgeçmesini istemek, gereksiniminden vazgeçmesini istemek anlamına gelir. Bu güçlüğü yenmek için öğretmen öğrenciye seçenek davranışlar önermelidir. Örmeğin sınıfta sürekli burnunu çeken bir öğrenciden burnunu çekmemesini istemenizin bir anlamı olmaz. Bunun yerine mendilini kullanmasını önermeniz, ya da lavaboya yollamanız daha etkili bir yöntem olur. Yine sıraya resim yapmaya çalışan öğrenciye duvar gazetesi için resim yapmasını istemek, ya da defterinin kenarına süsleme yapmasını önermek daha etkili bir yol olur.
- Sadece istenmeyen davranışı tanımlamanız, bu davranışı öğrenciden yapmamasını istemeniz de yetmeyebilir. Öğrencinin “Ne yapayım” sorusuna da cevap verebilmeniz, çözüm yolunu gösterebilmeniz de gerekebilir. Örneğin öğretmen öğrenciye öfke ve sıkıntı durumlarında kendisine nasıl hakim olabileceğinin yolunu da gösterebilmelidir. Örneğin, başka bir şeyle ilgilenmesi, kendini mutlu hissedeceği bir olayı düşünmesi, birkaç kez derin nefes alma gibi yöntemler önerilebilir.
- Bazen de çevre koşullarını değiştirmek, örneğin dersi sınıfta değil dışarıda yapmak, sınıf düzeninde değişikliğe gitmek, ortamdaki dikkat dağıtıcıları ortadan kaldırmak, çocukların durum değiştirmesine, yer değiştirmesine izin vermek, öğrencinin sıkıştığı bir noktada yardımına gitmek, mizah yada komikliklerden yararlanmak, akran yada grup etkisinden yararlanmak etkili sonuçlar verebilir.
- Uyarı, son uyarı ve yaptırım ise öğretmenin diğer etkinlikler yetersiz kaldığında uygulayabileceği daha sert kontrol mekanizmalarıdır. Bunları kullanırken öğretmen son derece dikkatli olmalıdır. Bu uyaranlar istenmedik davranışın düzeyiyle orantılı olmalıdır. Öğretmen uyarıyı açıkça, öğrencinin anlayabileceği şekilde vermelidir. Uyarının gerektirdiğinin yapılamamasının olası sonuçları öğrenciye bildirilmelidir. Uyarı ya da yaptırımdan diğer öğrencilerin olumsuz etkilenmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Uyarı ve yaptırım uygulanırken öğrenci kendisine karşı olunmadığını, sadece olumsuz davranışı ortadan kaldırmanın amaçlandığını hissedebilmelidir.
- Öğretmen mümkün olduğu kadar öğrencileri ile arasındaki sorunları okul idaresine, rehberlik servisine, öğrencinin ailesine taşımadan çözmeye çalışmalıdır. Ancak sorun başka türlü çözümlenemeyecek ise sorun okul idaresine ve rehberlik servisine taşınmalıdır. Çünkü okul idaresine ve rehberlik servisine sorun taşındığında büyümüş olur. Bazen de öğrencinin durumu ile ilgili rehberlik servisine bilgi verirsiniz ancak, rehberlik servisinden bunu sizden öğrenmiş gibi değil de; kendi izleyip yakalamış gibi yaklaşmasını istersiniz. Ya da öğrenciyi rehberlik servisinden yardım istemeye ikna edersiniz. Öğrenci ile arasındaki ilişkiyi çözemeyen, öğrenciyi idareye ya da ailesine şikayet eden öğretmen durumuna düşmek, öğrencinin size karşı olan güvenini ve saygısını yitirmesi ile sonuçlanabilir. Fakat öğretmen öğrenciyi şikayet etmeden de öğrenci davranışı ile ilgili bilgileri aileden alabilir. Bunun için öğrenci velisi ile konuşurken, öğrencinizden şikayetçi olmadığınızı, fakat öğrencinin bazı sorunlar yaşadığını; bunun da başarısını olumsuz etkilediğini; bunun nedenlerinin neler olabileceğini; veli ile tartışabilirsiniz. Veli sizin gerçekten çocuğuna yardımcı olmak istediğinize, çocuğu ile ilgilendiğinize ikna olduğunda size açık yüreklilikle; kendisinin, eşinin yanlışları da içinde olmak üzere sorunu anlamanıza yol açacak pek çok bilgiyi size verecektir.
Cezanın istenmeyen davranışları önlemeye yönelik en son çare olduğu bilinmelidir. Ceza vermek durumunda olduğunuz anda da bunun sizin kişisel bir tavrınız olmadığını; neden o cezayı almak durumunda kaldığını; ve bu cezayı vermekten de mutlu olmadığınızı öğrenciye sakin, saygılı bir biçimde anlatmalısınız. Ceza çeşitleri istenmeyeni vermek, ya da öğrenciyi istenenden yoksun bırakmak şeklinde olabilir. Ancak sınıf ortamında fiziksel cezaya yer verilmemelidir. Fiziksel ceza öğrenmeyi engeller, öğretmen-öğrenci ilişkisini bozar, öğrencinin suçluluk, korku, aşırı kaygı duyguları içinde yaşamasına yol açar. Bu nedenle fiziksel cezaya maruz kalan öğrencilerin çoğunlukla korkak ve yalancı bir kişilik özelliği geliştirdikleri gözlenmiştir.
Öğretmen, istenmeyen davranışları önlemeye yönelik tutumunun; öğrencilerce her zaman benimsenmeyebileceğini de hesaba katmak durumundadır. Öğrenci öğretmenin tutumunu açık ya da gizli bir dirençle karşılayabilir. Öğrencinin öğretmenle sık sık çatışmaya girmesi, sınıf tartışmalarına katılmaması bu direncin gizli açık göstergelerinden bazılarıdır.
Bu noktada öğretmen çatışmayı yönetme tekniklerini iyi bilmelidir. Örneğin öğretmen durumu dramatize etmemeli, büyütmemelidir. Ortamın gerildiği bir noktada öğretmenin beklenmedik şekilde ortamı yumuşatabilmesi, espri yapabilmesi, havayı yumuşatacaktır. Öğrenci direncini azaltacaktır. Öğretmen kendi haklarını olduğu kadar öğrencinin haklarını da bilmeli; öğrenciye saygı duymasını, öğrenciyi dinlemesini bilmelidir. Öğretmen sınıf içindeki çatışmanın her zaman kötü bir şey olmadığını da bilmesi gerekir.
Sınıf İçinde Çatışma Yönetimi
Sınıf içinde çatışma çoğu kez öğretmen tarafından çoğu kez sınıfla ilgili amaçların gerçekleşmesini önleyen bir sorun olarak görülür. Çatışma, elbette sınıf içinde kaynaşmayı , ortak çalışmayı, karşılıklı uyumu bozan bir sürtüşme haline geldiğinde istenmeyen, önlenmesi gereken bir durumdur. Ancak bazen çatışma sınıf içinde amacın gerçekleşmesi yolunda yeni görüşler üretmeye, yenileşmeye, giderek tarafların birbirlerini daha iyi tanımasına ve anlamasına da yol açabilir. Bu durumda çatışma kaçınılması gereken bir olgu olarak değil tam tersi bir gereklilik olarak algılanmalıdır. Sınıf yaşamı yol aldıkça giderek daha karmaşık bir hal alır. Öğrenciler arasında bireysel farklılıkların belirginleşmesi, bu farklılıklara göre yeni gruplaşmaların ortaya çıkması sınıf içinde çatışmanın artmasına yol açabilir. Çoğu kez çatışma kaynağında duygusal tepkiler yatar. Bu durumda öğretmenin çatışmaya sabırlı, duyarlı, akılcı, demokratik ve uzlaştırıcı yaklaşımı çatışmanın sınıf iklimi için yararlı, gerekli bir unsur haline dönüşmesinde etkili olabilir. Bu durumda sınıf içindeki çatışmanın doğru tanımlanması, çatışmanın pozitif bir çatışma haline dönüştürülmesi ve çatışmayı yönetme stratejilerinin etkili bir biçimde öğretmen tarafından uygulanabilmesi son derece önemli bir hale gelir.
DERS 9: SINIFIN ÖĞRETİM ORTAMI
Eğitim hizmetinin niteliği sonuçta sınıfta amaçların gerçekleşmesi yolunda öğretmenin ortaya koyduğu performansta ortaya çıkar. Öğretmen öğretim ortamın düzenlenmesinde, sınıfta gerçekleşecek öğretimin planlanmasında, uygulanmasında ve değerlendirme sonucunda gerekli dönütün yeni eğitim öğretim süreci için kullanılmasında öğretmenin rolü nedir? Bu soru sınıf yönetiminde öğretmenin rolünü ortaya çıkarır.
Bu güne kadar öğretmenin sınıfın öğretim ortamını fiziksel ve psikolojik yönden nasıl düzenleyebileceğini, sınıfın ilişki dokusunu nasıl oluşturabileceğini, sınıf içinde lider olabilmesi için ne gibi özelliklere sahip olması gerektiğini, sınıf içindeki disiplin sorunlarına, istenmedik öğrenci davranışlarına nasıl yaklaşacağını tartıştık. Bunlar kadar önemli bir başka nokta da öğretmenin eğitimsel amaçlarına ulaşmak için sınıf içi öğretim ortamındaki davranışlarının ne olması gerektiği. Alanı ile ilgili bilgi ve deneyimlerini öğrencilere hangi etkili yöntemlerle aktarabileceği. Bu haftaki çalışmalarımızda bunların üzerinde duracağız.
Öğretmenin öğretim faaliyeti kısaca şu aşamalardan oluşur. Dersin amaçlarına göre konu ile ilgili hedeflerin kazandırılacak davranışların belirlenmesi, ders içeriğinin hazırlanması, içeriğe en uygun öğretim strateji ve yöntemlerinin konu ile ilgili derste kullanılacak öğretim araç gereçlerin belirlenmesi; sınıf içinde hedef ve davranışları kazandıracak öğretim durumlarının düzenlenmesi, değerlendirme
- Öğretmen dersin programına göre gerçekleştirebileceği hedef ve davranışları belirleme için öncelikle öğrencinin hazırbulunuşluk durumunu belirlemesi gerekir. Hazırbulunuşluk, bireyin öğrenme anındaki duyuşsal giriş özellikleri ile, konuyu kavraması için gerekli bilişsel giriş özelliklerinin toplamıdır. Öğretmen öğrenci için en uygun yıllık planı ve buna uygun günlük planları yapabilmek için öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyini belirlemek amacıyla tanıma ve yerleştirmeye dönük değerlendirme yapmalıdır. Bunu test gibi bir sınama aracı ile yapabileceği gibi gözlem yolu ile de yapabilir. Öğrencinin dersle ilgili duyuşsal ve bilişsel giriş davranışları belirlendikten sonra, bu davranışlardaki eksiklikler ya da yeterlilikler göz önünde tutularak derslerde kazandırılması planlanan hedef ve davranışlara son şekli verilir.
- İkinci adım derste sunulacak içeriğin belirlenmesidir. İçerik hedefleri davranışa dönüştürmede bir araçtır. Öyleyse içerik belirlenmiş hedef ve davranışlara uygun ve onlarla tutarlı olmalıdır. Çağdaş bilimsel, sanatsal, felsefi bilgilerle donatılmış olmalıdır. İçerik temele alınan eğitim felsefesine uygun, öğrencinin zihinsel, bedensel gelişimi, olgunluğu göz önünde tutularak; basitten karmaşığa, kolaydan zora, bilinenden bilinmeyene, birbirinin ön koşulu olacak şekilde aşamalı ve kendi içinde tutarlı bir biçimde düzenlenmelidir.Akıl yürütme yolları ile tutarlı olmalıdır. Konu alanıyla ilgili problem çözümünde kullanılan yöntem ve teknikler içerikte sunulmalıdır. Bilgi aktarımından çok, yöntem ve tekniklerin kullanılmasına ağırlık verilmelidir. Öğrencinin içinde yaşadığı doğal ve kültürel koşullar, ekonomik koşullar dikkate alınarak düzenlenmelidir. İçerik düzenlenirken kurallı cümle kullanılmalı; açık, yalın, sade ve net ifadelere yer verilmelidir. İçerikte gereksiz, lüzumsuz ayrıntılara yer verilmemeli;içerik öğrencinin kendi öğrenme şemasını oluşturmasına izin verecek esneklikte yazılmalıdır.Anlatım, ön bilgiler, örnekler, grafikler, şemalar, haritalar, resimler, tablolarla desteklenmelidir. Her ünitenin sonunda özet verilmelidir. Ünite içindeki konuların bitiminde ara özetlere ve ara geçişlere yer verilmelidir. Her içerikte bölüm başlarında, sonlarında ya da ünite sonlarında hedeflenen davranışlarla ilgili alıştırmalara yer verilmelidir. Ünitenin sonunda kazandırılmak istenen belli başlı (kritik) davranışlar ölçmeye dönük sorulara, değerlendirmeye yer verilmelidir.
- Üçüncü aşamada da içeriğe içerikte kazandırılacak hedef ve davranışlara en uygun öğretim strateji ve yöntemlerinin belirlenmesi gelir. Öğretmen öncelikle öğretme strateji yöntem ve tekniklerinin üstün ve zayıf yanlarını; bu yöntemleri sınıf içinde kullanmayı iyi bilmelidir. Kazandıracağı hedef ve davranışlar hangi basamakta ise buna en uygun yöntem ve teknikleri belirlemeli ve bunları uygulayabilmelidir. Örneğin düz anlatım yöntemi bilgi basamağında kazandırılacak hedeflere uygundur. Ancak kavram düzeyinde davranış kazandırılmak isteniyorsa tartışma, örnek olay gibi yöntemler kullanılmalıdır. Uygulama ve daha yukarıdaki basamaklar için ise örnek olay, gösterip yaptırma, deney, gözlem vb. yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
- Öğretim sürecinde kullanılacak yöntem ve tekniklerle, araç gereçler öğretmenin hazırlayacağı planlarda belirtilmek zorundadır. Bir ünitede kullanılacak araç gereçler o ünitede kullanılacak strateji yöntem ve tekniklere göre belirlenir. Ders araç gereçleri öğrenci önünde kullanılmadan önce öğretmence hazırlanmalı, denenmelidir. Araçlar öğrenmeyi kolaylaştıracak şekilde seçilir. Konuk konuşmacılar, film, video, kaset ve diğer eşyalar önceden hazırlık yapılarak kullanılırlar. Özellikle bilgisayar günümüzde öğretim ortamında giderek daha fazla kullanılan araçlar olarak dikkat çekmektedirler.
- Beşinci boyutta ise öğretim durumları, yani sınıfta öğretimin uygulanması yer alır. Öğretimin uygulanma sürecini; giriş, gelişme sonuç olarak üç bölümde hazırlamak ve uygulamak gerekir
GİRİŞ: Giriş bölümü de öğrencinin konuya ve öğretmene dikkatinin çekilmesi, dersin amaçlarının ve derste işlenecek olan içeriğin öğrenciye tanıtılması ve öğrencinin ders için güdülenmesi aşamalarından oluşur.
Dikkat Çekme : Ders başında öğrenciler çok farklı olay ve olgularla ilgilenmeyi sürdürürler. Öncelikle öğretmen çok farklı olay ve olgulara dağılmış bu ilgiyi ders üzerinde dolayısı ile kendisi üzerinde toplayabilmesi gerekir. Öğretmen öğrencilerin ilgisini üzerine çekmeden derse başlamamalıdır. Bunun için çok çeşitli yöntemler kullanılabilir. Birkaç saniye sessizce hiç bir şey yapmadan sınıfı izlemek; alçak sesle konuşmaya başlamak; sınıf ortamında ışıkları yakıp söndürmek, perdeleri kapamak gibi alışılmadık bir şey yapmak; güncel bir olay yada konuyla ilgili söze başlamak, elinde dikkat çekici bir malzeme ile; sınav kağıtlarıyla vb.. sınıfa girmek bütün bunlar dikkat çekmekte işe yarayabilecek öğretmen davranışları olarak önerilebilir. Ama ideal olanı öğretmenin bu dikkat çekici çabalarını dersin amaçları ile ilişkilendirerek sonuçlandırmasıdır. Böylece, dikkat çekme ve gözden geçirme (amaçları açıklama) basamakları arasında bir geçiş yapmış olur. “Dikkat çekme” amaca uygun bir biçimde düzenlenebilirse; öğrencinin derse etkin bir biçimde katılabilmesi için uygun koşullar hazırlanmış olur. Bunun için öğretmen dersin başında konu ile ilgili bir anı, bir fıkra anlatabilir. Ya da öğrenciyi konunun ana noktasını düşünmeye yönelik, uygun bir soru sorabilir. Ancak öğretmen eğer dikkat çekmeyi böyle bir soru ile yapacaksa; sorunun yanıtını bulması için 3-4 öğrenciye söz verdikten sonra sorunun cevabını vermemelidir. “Peki bu soruya yanıt aramayı şimdilik burada bırakalım. Konuyu işledikten sonra ders sonunda bu soruyu size tekrar soracağım; konuyu işlediğimizde bu soruyu daha iyi yanıtlayabileceksiniz.” Demelidir. Çünkü dikkatin çekilmesi kadar canlı tutulması da önemlidir, böyle bir yöntemle öğrenci dikkatinin ders boyunca canlı tutulması sağlanmış olur. Öğretmenin dikkat çekmek için soracağı soru ne kadar ilginç ise öğrenci sorunun yanıtını ders içinde bulabilmek için dersi o kadar dikkatli dinleyebilecektir. Amaç ders boyunca öğrencinin dikkatini derse verebilmesini sağlamaktır.
Gözden Geçirme : Bu başlık altında bir önceki hedef ve davranışlarla o derste kazandırılacak hedef ve davranışlar arasında bağlantı kurulur. Neden orada olduklarını ne olup biteceğini bilmeyen öğrencilerden oluşmuş bir sınıfı yönetmek zordur. Derste işlenecek konu, öğrencinin neler öğreneceği belirtilir. Örneğin “Arkadaşlar bundan önceki derste şunları öğrenmiştik; bu derste şu şu çalışmaları yapacağız. Arkasından şunların üzerinde duracağız vb…” cümleler kurulur. Gözden geçirmeden amaç öğrenciyi dersle ilgili hazırlamaktır. Konu ile ilgili ön öğrenmelerini hatırlamasını sağlamaktır. Bu süreç güdüleme ile tamamlanır. Gözden geçirme ve güdüleme öğrenciyi derse hazırlamak bakımından birbirini tamamlayan iki süreçtir.
Güdüleme: Öğrenciye bu bölümde, derste kazanacağı davranışların neden önemli olduğu bu davranışları kazanmakla ne gibi kazançları olacağı; yaşamında bu bilgileri nasıl kullanacağı, eğitim-öğretim açısından işlenecek konunun önemi üzerinde durulur. Örneğin öğretmen bu bölümde “Bu dersi dikkatlice izlerseniz, dersin işlenmesine yeterince katkıda bulunursanız şu şu bilgilerinizi pekiştirecek, şunları (yeni bilgiler) öğreneceksiniz; şu konularda yeni deneyimler kazanacaksınız; bu bilgiler şu işinize yarayacak” gibi cümlelerle öğrenciyi güdülemelidir. Bir başka yöntem de öğrenilecekleri bir sorunla ilişkilendirmektir. Örneğin fazi hesabı konusu için “Hepiniz okul kooperatifinin üyesisiniz dönem sonunda paranızın ne kadar artacağınızı biliyor musunuz. Dersi dikkatlice dinlerseniz bu hesabı yapabilir; yıl sonundaki muhtemel kazancınızı hesaplayabilirsiniz” denebilir. Başarısızlıktan korkmamayı vurgulama, cesaretlendirme çekingen öğrencileri güdüleyebilir. Bu bölümün etkili bir biçimde düzenlenmesi; dersin verimli bir biçimde geçmesi için çok önemlidir. Öğrenci gerektiği gibi güdülenebilirse; dersin hedeflediği davranışları kazanmakta istekli olacak, derse daha aktif bir biçimde katılmak isteyecektir.
GELİŞME: Bu bölümde günlük planda “ana noktaya” ve yardımcı noktalara uygun bir biçimde düzenlenmiş etkinliklere yer verilir. Bu bölümdeki etkinlik sayısı yardımcı noktalarda belirtilen madde sayısı kadardır. Etkinlikler daha çok öğrencinin kendi yaşantısı ile sonucu buldurmaya yönelik öğretim yöntem ve teknikleri ile düzenlenmelidir. Bu nedenle “Soru-cevap yöntemi” etkinlikler boyutunda en çok kullanılan yöntemdir. Soru-yanıt yöntemi öğrencileri etkinliklere katmada en rtkili yöntemdir. Sorular öğrenme amaçlarına ulaşmaya yardım edici olmalı, düşünmeyi gerektirmelidir. Önce soru sınıfın tamamına sorulmalıdır. Bu durumda her öğrenci soru bana da sorulabilir düşüncesi ile düşünme çabası içine girecektir. Amaçlar farklılaştıkça içeriğin kazandırılmasında farklı öğretim yöntemleri kullanılmalıdır. Devinişsel alanda davranış kazandırmaya dönük dersler için en uygun yöntemler gösterip yaptırma, gözlem, deney, problem çözdürme, örnek olay, tartışma, bireysel çalışma ve grupla çalışma yöntem ve teknikleridir. Bireysel-bağımsız çalışmalarda başlama ve bitirme zamanları esnek tutulmalı, etkinliği erken bitirenlere ek çalışma etkinlikleri verilmelidir. Düşünce ve katılım içermeyen değersiz ve tekrar niteliğindeki çalışmalardan öğrencilerin çabuk bıkacağı unutulmamalı. Bir başka etkili yöntem de gurup çalışmalarıdır. Sayısı beş altı öğrenciyi geçmeyen küçük gurup çalışmaları bütün gurup üyelerinin belirli bir rol aldığı etkinliklerdir. Bu çalışmalar gurp üyeleri arasında sosyal ilişki becerilerini arttırır, yaratıcılığın, işbirliği anlayışının ve kişiliğin gelişmesinde önemli rol oynar. Grup çalışmalarında öğretmenin rolü düzenleme, kolaylaştırma, gezerek, gözleyerek, dinleyerek not alarak izleme, güdüleme, eşgüdümleme ve değerlendirmedir. Grupların değişik yetenek, bilgi yaşam düzeyindeki öğrencilerden oluşturulmaya çalışılmalıdır. Grubun yapacağı işler, çalışma, çalışma koşulları belirlenip herkesçe anlaşılması sağlanmalıdır. Grup çalışmalarına gereksiz yere müdahale ederek dikkati dağıtmaktan öğretmen kaçınmalıdır. Grup çalışması sonucunda mutlaka bir değerlendirme yapılmalı; eksikler, zaaflar gözden geçirilmelidir. Bazı öğrencilerin ise bireysel çalışmaya daha yatkın olabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
İçeriğin kazandırılmasında öğrenci ilgisinin ve katılımının sürekliliğinin sağlanması son derece önemlidir. Soru-cevap tekniğinin etkili kullanımı, gerektiğinde uygun ipucu ve uygun pekiştireç verme; içeriğin sunumunda görsel ve işitsel araçları etkin biçimde kullanabilme; konuların mantıklı bir yapı ve sıra dizisine sahip olması öğrenci ilgisini ve öğrenci katılımını diri tutan uyaranlardır. İlginin konu dışına kaymasının önlenmesi, pekiştirme amacı dışında anlaşılanların gereksiz yere tekrarlanmaması; düşünceyi toplama ya da araç gereç hazırlığı nedeniyle ders akışının kesilmemesi; istenmeyen davranışlarla bütün öğrencilerin ilgisini konu dışına taşıyacak şekilde uğraşılmaması ilginin ve katılımın sürekliliğinin sağlanmasında dikkat edilmesi gereken önemli noktalardır. Diğer yandan derse ilginin de ancak belirli bir zaman dilimi içinde sağlanabileceği de unutulmamalıdır. Derse ilginin azaldığı, öğrencilerin yoruldukları, dikkatlerini toplamakta zorlandıkları noktada öğretmen yeni ve ilginç olaylarla, espri, bir anı ya da bir fıkra ile öğrencilerin enerjilerini boşlatmalı, dikkati yeniden toplamayı bilmelidir.
Sınıf içindeki eğitsel çalışmaların doğru kurgulanması son derece önemlidir. Eğitsel özellikler dikkate alınarak düzenlenen bir dersi kurgusu öğrenci özellikleri ve ortaya çıkabilecek anlık durumlar nedeni ile değişkenlik gösterebilir. Ancak iyi hazırlanmış bir ders kurgusu iyi hazırlanmış bir öğretmen elinde uygulanıyorsa bu eneme ham azalır; hem de kurguya olumlu katkılar yapar. Çünkü iyi hazırlanmış öğretmen bu esnekliğe hazırdır, değişkenliği anında kurgunun içine almasını bilir. Kurgu konu dilimleri arasındaki ara geçişleri de içermelidir. Her etkinlik- konu dilimi sonucunda ara özetlere ve ara geçişlere yer verilmelidir. Ara özette etkinlikler sırasında cevaplandırılan sorular bir iki cümle ile özetlenmeli; ve bu alt başlıkla daha sonraki etkinlik arasında bağlantıyı kuracak ara geçişe yer verilmelidir. “Örneğin şu konuyu böylece çözümledikten sonra şimdi de şunu ele alalım” denmelidir. Böylece öğrenci daha sonraki etkinliklere hazır hale getirilecektir. İki konu dilimi uygun bir eylemle birbirine bağlanarak öğrencide konu bütünlüğü sağlanır. Fakat daha önce o konunun anlaşılıp anlaşılmadığı, öğrencilerin konu ile ilgili soruları olup olmadığı öğrencilere sorulmalıdır. Varsa sorular cevaplandırılmalı. Hiç soru soran yoksa öğrenciler soru sormaya yüreklendirilmeli, ya da kritik bir soru ile konunun anlaşılıp anlaşılmadığı ile ilgili olarak dönüt alınmalıdır. Soruların yanıtları hemen verilmemeli, öğrencinin cevabı kendisi bulabilmesi için uygun ipuçları verilmelidir. Öğrencilerin sorulara verdikleri doğru yanıtlara öğrencinin durumuna uygun pekiştireçler verilmelidir. Etkinlikler arası geçişlerde yöneltici sorularla sağlanabilir. Bütün etkinlikler bittiğinde öğrencilerin bütün etkinlikler için sorusu olup olmadığı tekrar sorulmalı. Soru varsa önce diğer öğrencilerin cevaplaması için fırsat verilmeli; bunun için gerekli ipuçları ve pekiştireçler kullanılmalıdır.
Özellikle devinişsel davranış kazandırmaya dönük resim ve müzik gibi derslerde öğretme ortamının düzenlenmesinde; gösterip yaptırma vb.. yöntemleri kullanırken etkili öğretmen davranışları şöyle özetlenebilir
- Öğrencileri sadece gözleyen olarak değil aynı zamanda yaparak katılan olarak derse etkin katılımını sağlayabilmek
- Olumlu ve yapıcı ve esnek davranmak; bir takım eksikliklerin olabileceğini kabul etmek.
- Öğrencileri eylemleri ve eylemlerin sonuçları hakkında düşünmeye sevkedebilmek
- Uygulamaları dersi diğer bölümlerindeki çalışmalarla ilişkilendirebilmek; öğrencilerin kafasında bütünlüğü sağlamalarına yardımcı olabilmek.
- Öğrencilerin güçlük çektikleri anda yardımcı olabilmek için yeterince yakınlarında olabilmek.
- Öğrencilere becerilerini geliştirebilmeleri için yeterince fırsat vermek.
- Eylemleri yapıp gösterirken iyi örnek olmak
- Ders içi uygulamaları, öğrencilerin güdülenmelerinde ve kendilerine güven duygusu geliştirmelerinde etkili bir araç olarak kullanabilmek.
- Öğrencilere arkadaşça, yardımcı olarak davranabilmek. Onları harekete geçirebilmek.
- Öğrencinin gösterilen etkinliği yaparken yaptığı yanlışları düzeltirken acele etmemeli, önce ip uçları ile öğrencinin sorunu kendi çözmesine izin vermelidir. Ancak mutlaka devinişsel davranışların anında düzeltilmesi gerektiğini, yoksa bunların öğrencide alışkanlık haline gelebileceğini unutmamalıdır.
- Öğrenme öğretmen açıklamalarının çeşitliliğine bağlıdır, öğretmen öğrencilerin anlama farklılıklarını gözeterek; açıklamalarını herkesin anlayabileceği bir çeşitlilik içinde yapmalı, söylediklerinin herkesçe anlaşıldığı yanılgısına düşmemelidir.
- Öğretmen her öğrenciden çalışma ve başarı beklentisi içinde olduğunu öğrencilere belirtmelidir. Güdülemenin öğrenci başarısında çok önemli bir etken olduğunu unutmamalıdır.
- Beceri kazandırma etkinlikleri içinde önce içeriğin hazırlık, araç gereç kullanımı konulardaki bilgi yanı verilmeli; sonra her etkinlikte basamaklar öğretmen tarafından gösterilmeli; her öğrencinin etkinliği dikkatle izlemesi, görerek anlaması sağlanmalıdır. İşlem basamaklarının birbirleri ile ve işlemin bütünlüğü ile ilişkileri verilmelidir. Bundan sonra gösterilenleri birkaç öğrenci öğretmen yardımı ile yapmalı; diğerleri bunu izlemeli; bu süreç eksiklik ve yanlışların düzeltilip tamamlanması ile tamamlanmalıdır.
Sonuç :Bu bölümde öğretmen, etkinlikler boyunca kazandırmak istediği asıl davranışlar ile ilgili son bir özet verir; o derste kazanılan davranışlar ile ilgili son bir gözden geçirmeye yer verir. Özet öğretmen tarafından yaptırılabileceği gibi öğrencilere de yaptırılabilir ya da öğrencilerle birlikte yapılabilir. Özette ana nokta ile bu ana noktaya götüren kritik içerik parçelerı vurgulanmalıdır. Daha sonra, sonraki derste hangi konu işleneceği belirtilir; bu ders ile ilgili hazırlıklar öğretmen ve öğrenciler ile planlanır. Her dersin sonunda mutlaka değerlendirme bölümüne yer verilmelidir. Değerlendirme; ders öncesi hazırlık ve ders içindeki etkinliklerin öğrencinin kazanması beklenen hedef ve davranışların gerçekleşip gerçekleşemediğinin ölçülmesi bakımından son derece önemlidir. Değerlendirme bölümünde ders boyunca kazandırılması
SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ