
Kpss A Grubu- Uluslararası İktisat konu anlatımı ve ders notları
1. ULUSLARARASI TİCARET TEORİSİ
- MUTLAK ve KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK MODELLERİ
- ARZ VE TALEP MODELLERİ
- FAKTÖR DONATIMI TEORİSİ
- DIŞ TİCARET VE EKONOMİK BÜYÜME
- DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI
- DIŞ TİCARET POLİTİKASININ ARAÇLARI
- GÜMRÜK TARİFELERİ
- TARİFE DIŞI POLİTİKA ARAÇLARI
- DÖVİZ PİYASASI
- ÖDEMELER DENGESİ
- ULUSLARARASI PARA SİSTEMİ
- SERMAYE AKIMLARI
- Portfolyo Yatırımları
- Dolaysız Yatırımlar
- SANAYİLEŞME VE DIŞ TİCARET
- SANAYİLEŞME VE TEKNOLOJİ
2. ULUSLARARASI TİCARET POLİTİKASI
3. ULUSLARARASI FİNANS
4. ULUSLARARASI KALKINMA
1. ULUSLARARASI TİCARET TEORİSİ
- MUTLAK ve KARŞILAŞTIRMALI (GÖRECELİ) ÜSTÜNLÜK MODELLERİ
- Klasikler Öncesi: Merkantilizm
Adam Smith (1776) ve diğer klasiklerden önce sömürgeci Batı Avrupa da oluşmuş bir görüş. Merkantilist felsefeye göre dış ticaret politikasının temel amacı hazinenin altın stokunu arttırmaktır. Bunun sonucu olarak ihracatın arttırılması, mamul mal ithalatının ise kısıtlanması politikasını benimser. Hammadde ithalatı ise serbesttir. Bunun anlamı dışarıdan alınan hammaddeler işlenerek katma değeri yüksek bir şekilde, ülkeye altın getirecek şekilde ihraç edilmesidir. Devletin dış ticarette sert müdaheleci rolünü savunur çünkü merkantilistlere göre dış ticarette bir taraf kazanırken (yani altın stokunu arttırırken) öbür taraf kaybetmek zorundadır: sıfır toplamlı oyun (zero-sum game). Böyle düşünmelerinin sebebi dünyadaki altın stokunun sabit olduğunu varsaymalarıdır.
Ancak sanayi devrimiyle birlikte İngiltere de üretim hızla arttı. Ekonomiyi ayakta tutabilmek için üretilen malları satabilecek pazarlar bulmak gerekiyordu. Bunun sonucu olarak korumacı politikaları devam ettirmenin mümkün olmadığı anlaşıldı. Daha liberal düşünceler hakim oldu ve Adam Smith de bunları kaleme aldı.
- Adam Smith in Mutlak Üstünlük Teorisi
Klasik liberal ekonomik düşüncenin babasıdır. Ulusların Zenginliği (1776) kitabı klasik düşüncenin temel kaynağıdır. Klasiklere göre bireyler kendi çıkarlarının peşinde koşarlar (homo economicus). Tüketiciler tüketimden aldıkları faydalarını, üreticiler ise karlarını maksimize ederler. Şaşırtıcı olan ise herkes kendi çıkarı peşinde koşarken ortaya çıkan sonucun verimli olmasıdır. Bunu sağlayan ise pazarlardaki fiyat mekanizmasıdır.
Smith dış ticaret konusunda merkantilistlerin sıfır toplamlı oyun düşüncesini çürütmüştür. Ticaretten her iki ülke de kazanır. Her iki ülke de ticaretin olmadığı duruma göre daha yüksek üretim ve tüketim noktalarına ulaşabilir. Bunu sağlayan (ülkeler arası) uzmanlaşma ve işbölümüdür. Bu konuda geliştirdiği model Mutlak Üstünlük Teorisidir. Hem bu modelde ve hem de ilerde karşımıza çıkacak dış ticaret modellerindeki basitleştirici standard varsayımlar şunlardır:
- İki ülke ve iki çeşit mal vardır, her iki ülke de her iki malı üretebilir.
- Dış ticarette para kullanılmaz, mallar değiş tokuş edilir.
- Fiyatlar nominal-parasal değil reeldir-görecelidir, yani bir malın değeri diğer mal cinsinden veya malı üretmek için harcanması gereken işgücü miktarı cinsindendir.
- Her iki ülke her iki malı tüketmeye ihtiyaç duyar.
Bu varsayımlara göre Mutlak Üstünlük Teorisi ni Türkiye ve Almanya dan oluşan bir örnekle açıklayalım. Bu iki ülkede ortalama bir işçinin bir saatte üretebildiği Havlu ve Civata miktarları aşağıdaki gibi olsun:
Bir saatte üretilen miktar: | Havlu (adet) | Civata (adet) |
Almanya | 2 | 8 |
Türkiye | 5 | 3 |
Tablo 1
Burda dikkat edilmesi gereken nokta tablodaki sayıların verimlilik derecesini gösterdiğidir. Maliyete çevirmek için tersini (1/x) almak gerekir. Tablo 2 de her maldan bir adet üretmek için harcanması gereken işgücü- yani maliyet- saat cinsinden verilmiştir.
Adet başına işgücü saati: | Havlu (saat) | Civata (saat) |
Almanya | ½ | 1/8 |
Türkiye | 1/5 | 1/3 |
Tablo 2
Bu durumda, bir malı daha ucuza imal eden ülke o malda uzmanlaşır ve onu ihraç eder. Diğer malı ise ithal eder. Örneğimizde
- Türkiyenin havluda mutlak üstünlüğü vardır. Türkiye havlu üretiminde uzmanlaşacak ve onu ihraç edecek, civatayı ithal edecektir.
- Almanya ise civatada uzmanlaşacak ve civata ihraç edip havlu ithal edecektir.
Dış ticaretin nasıl daha yüksek üretime ve tüketime imkan verdiğini şöyle görebiliriz: Mutlak Üstünlük Teorisi bunu göstermiştir. Eğer dış ticaret olmasaydı Türkiye bir saatte 1 havlu ve 2.4 civata (48dk / 20dk) üretebilir ve tüketebilirdi. Almanya ise 1 havlu ve 4 civata (30dk / 7.5dk) üretebiliyor ve tüketebiliyor. Dış ticarete ve uzmanlaşmaya imkan tanırsak, Türkiye bir saatte 5 havlu üretir, Almanya ise 8 civata üretir. Türkiye Almanya ya 2 havlu satıp karşılığında 3 civata alsın (fiyatlar başka oranda da olabilir) . Türkiye nin tüketimi 3 havlu ve 3 civata olur. Almanya nın tüketimi ise 2 havlu ve 5 civata olur. Görüldüğü gibi her iki ülke de daha fazla tüketme ve üretme imkanına kavuşuyor.
- David Ricardo nun Karşılaştırmalı (Göreceli) Üstünlük Teorisi
David Ricardo dış ticaretin her iki tarafa da fayda sağlaması için mutlak üstünlüğe gerek olmadığını göstermiştir[1]. Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisine (KÜT) göre, bunun için sadece her bir ülkedeki göreceli maliyetlerin (göreceli fiyatların) farklı olması yeterlidir. Mesela, bugün diyebiliriz ki Çin de işgücü çok ucuz olduğundan bütün mallarda Çin in mutlak üstünlüğü vardır. O zaman Mutlak Üstünlük Teorisine (MÜT) göre Çin herşeyi kendisi üretecektir ve dış ticarete ihtiyacı yoktur. Ancak gerçekte olay böyle değildir. Günlük hayattan bir örnek verirsek: Yaşar Öz hem İstanbul daki en iyi kalp doktoru, hem de en iyi bilgisayar programcısı olsun. Yani diğer tüm çalışanlara mutlak üstünlüğü olsun. Peki Yaşar Öz hem kalp ameliyatları yapıp hem de bilgisayar yazılımlarını kendisi mi yazar? Hayır. En çok geliri hangi meslekten elde ediyorsa o mesleği yapar. Diyelim ki kalp doktorluğu daha fazla gelir getiriyor, onu yapar. Yazılımları satın alır.
Ülkeler arasında da böyledir. Daha açıkça görebilmek için somut bir örnek verelim. Türkiye ve Portekizin Kumaş ve Üzüm üretimini ele alalım. Aşağıda Tablo 3 iki ülkenin kumaş ve üzüm üretimindeki verimliliklerini gösterir.
Bir saatte üretilen miktar: | Kumaş (metre) | Üzüm (kg) |
Türkiye | 8 | 4 |
Portekiz | 1 | 2 |
Tablo 3
Burada dikkat ederseniz Türkiye nin hem kumaşta hem de üzümde mutlak üstünlüğü vardır. Peki burada ticaretten fayda yok mudur? MÜT e göre yoktur, KÜT e göre (ve bana göre!) vardır çünkü burda önemli olan kumaşın Türkiyedeki göreceli fiyatının Portekizdeki göreceli fiyatından farklı olmasıdır. Kumaşın göreceli fiyatı üzüm cinsinden maliyeti olarak tanımlanır. Yani bir metre kumaşın fiyatı “bir metre kumaşı üretmek için harcanan işgücü zamanında ne kadar üzüm üretebilirdik?” in cevabıdır. Buna göre Türkiye de bir metre kumaşın fiyatı ½ kg üzümdür. Portekizde ise bir metre kumaşın fiyatı 2 kg üzümdür. Yani iki ülke arasında kumaşın göreceli fiyatı 4 kat farkediyor: Türkiye kumaşı Portekize nisbeten 4 kat daha az maliyete üretebiliyor demektir. O zaman Türkiye kumaşta uzmanlaşmalıdır ve satmalıdır.
Aynı mantıkla 1 kg üzümün göreceli fiyatı Türkiyede 2 metre kumaş iken, Portekizde ½ metre kumaştır. O zaman Portekiz üzümü göreceli olarak çok daha ucuza mal eder. Portekiz sadece üzüm üretip Türkiye ye satmalı, karşılığında kumaş satın almalıdır.
Dış ticaret sayesinde daha fazla üretim ve tüketime ulaşabileceklerini görelim: Eğer dış ticaret olmasa, Türkiye saatte 1 kg üzüm ve 6 metre kumaş üretebilir ve tüketebilir. Portekiz ise saatte 1 kg üzüm ve ½ metre kumaş üretebilir ve tüketebilir. Ticarete imkan verilse Türkiye sadece kumaş üretir ve 8 metre kumaş üretir. Portekiz 2 kg üzüm üretir. Portekiz 1 kg üzümü Türkiyeye satsın ve karşılığında 1 metre kumaş alsın. O zaman Türkiye 1 kg üzüm ve 7 metre kumaş tüketebilir. Portekiz ise 1 kg üzüm ve 1 metre kumaş tüketir. Ticaretin olmadığı duruma göre her iki ülke daha fazla tüketebiliyor.
KÜT e göre dış ticareti karlı kılan ülkelerdeki iç maliyetlerin ve dolayısıyla iç reel (göreceli) fiyatların farklı olmasıdır.
- Ricardo Modelinin Eleştirisi
- Üretim-Maliyet İlişkileri
- Ricardo modeli ülkeler arasındaki verimlilik farklarını veri kabul eder, bu farklılıkların neden ortaya çıktığını açıklamaz. Mesela Almanya makine üretiminde niye Türkiye den daha verimlidir de Türkiye tekstilde daha verimlidir? Gerçekte bunun nedenleri ülkeler arasında faktör arzlarının farklı olması, teknoloji, yönetim becerisi vb. olabilir.
- Ricardo nun KÜT modeli bir arz modelidir, piyasanın talep tarafını dikkate almaz. Sonraki bölümlerde talep tarafını çalışacağız. Mesela ekmeğin fiyatını belirleyen sadece maliyeti midir? Fiyatları arzla beraber talep de belirler.
- Ricardo modeli üretimde maliyetin sabit olduğunu kabul eder: mesela Türkiye de bir metre kumaşın maliyeti üretilen miktardan bağımsız olarak hep 1/8 işgücü saatidir. Halbuki gerçekte üretim arttıkça maliyetler azalabilir ya da artabilir.
- Modelde maliyet sadece işgücüne indirgenmiştir. Diğer üretim faktörleri sermaye, doğal kaynaklar, girişimcilik ihmal edilmiştir.
- Model statiktir, zaman içindeki değişimleri dikkate almaz.
Üretim miktarına göre birim maliyetler değişebilir. Eğer üretim arttıkça birim maliyet değişmiyorsa sabit maliyetler, artıyorsa artan maliyetler, azalıyorsa azalan maliyetler vardır denir. Birim maliyetler gerçekte monoton sabit, azalan ya da artan değildir, yani işletmenin hacmine göre bir seviyeye kadar azalıp, sonra sabit kalıp, sonra da artabilir. Birim maliyetler sektöre göre de değişir. Mesela bazı sektörlerde sabit yatırım yüksektir: GSM hizmeti, yazılım, kablolu TV, elektrik gibi. Bu sektörlerde müşteri sayısı arttıkça birim maliyet azalır. Başka sektörlerde başka olabilir. Alternatif maliyet durumlarını aşağıda inceleyelim.
- Sabit Maliyetler
Sabit maliyetler için daha önce verdiğimiz Türkiye Portekiz örneğinden devam edelim. Tablo 3 ü tekrar hatırlarsak:
Bir saatte üretilen miktar: | Kumaş (metre) | Üzüm (kg) |
Türkiye | 8 | 4 |
Portekiz | 1 | 2 |
Tablo 3
Bu tabloyu grafikle de gösterebiliriz: Bir saatte üretilebilecek alternatif kumaş-üzüm kombinasyonlarını çizdiğimiz eğriye (ya da doğruya) üretim olanakları eğrisi (ÜOE) diyeceğiz. ÜOE eğrisi bir ülkenin sabit teknoloji ile sabit sınırlı kaynaklarını (işgücü, sermaye, doğal kaynaklar, girişimcilik, vb) tam kullanarak birim zamanda üretebileceği maksimum mal kombinasyonlarının gösterildiği eğridir. Buna göre Türkiyenin ve Portekiz in ÜO eğrileri Şekil 1 ve Şekil 2 dedir:
Şekil 1: TR nin ÜOEsi
Şekil 2: Portekiz in ÜOEsi
Türkiyenin ÜOEsi üzerinde bir nokta seçelim: A noktasında 1 kg üzüm, 6 metre kumaş üretir. Eğer TR bu noktayı üretiyorsa ve dış ticaret yoksa bu noktayı tüketecek demektir. Yani dış ticaret yoksa (kapalı ekonomi) ÜOEsinin üzerindeki noktalardan daha ilerisini tüketemez. Maliyetlerin sabit olmasının sonucu Türkiye üzüm üretimini 1 kg arttırmak istediğinde her zaman 2 metre kumaştan vazgeçmek zorunda olmasıdır. Biz ekonomistler buna fırsat maliyeti deriz. Türkiye için 1 kg üzümün fırsat maliyeti hep 2 metre kumaştır, sabittir. Portekiz için ise 1 kg üzümün fırsat maliyeti ½ metre kumaştır. Fırsat maliyeti aslında ÜOE nin eğimine eşittir. Portekizin ÜOE sinin üstünde seçtiği nokta P (1, ½) olsun.
Bu iki ülke, 1 kg üzümün fiyatını Türkiye fiyatı olan 2 metre kumaş ile Portekiz fiyatı olan ½ metre kumaş arasında bir fiyattan anlaşıp ticaret yaparsa her ikisi de kazançlı çıkar. Mesela anlaştıkları fiyat 1 metre kumaş = 1 kg üzüm olsun. O zaman Türkiye üzümü satın alır (ithal eder) çünkü daha az maliyetle almış olacaktır. Portekiz ise üzümü satıp kumaş alır çünkü kumaşın metre fiyatı Portekiz için 2 kg üzüm iken Türkiyeden ithal ederek 1 kg üzüm karşılığında ucuza getirmiş olur. Bu ilerlemeyi sağlamak için Türkiye bütün kaynaklarını kumaş üretimine, Portekiz ise üzüm üretimine kaydırır. Buna tam uzmanlaşma denir.
1 metre kumaş = 1 kg üzüm uluslarararası fiyatını şekil 1 ve 2 de eğimi -1 olan kesik doğruyla gösterelim. Bunun anlamı her iki ülke bu uluslararası fiyat doğrusu üstündeki noktalardan herhangi birini tüketebilir. Hatırlayın dış ticaret yokken ülkeler ÜOE sinin ilerisinde tüketemiyordu, ama şimdi bu noktaları tüketebilir. Yani dış ticaret refahı arttırmıştır. Örnek olarak Türkiye için B: (1, 7) ve Portekiz için R: (1,1) noktasına ulaşabilirler. Buna ulaşmak için TR 8 kumaş üretip 1 metre Portekize satar, karşılığında 1 kg üzüm alır.
- Artan Maliyetler
Bu durumda dönüşüm eğrisi bir doğru (lineer) olmaz, içbükey (konkav) olur. Bunun anlamı bir malın fırsat maliyetinin o malı daha fazla ürettikçe artmasıdır. Bakınız: Şekil 3. Bu eğri üzerinde üzüm üretimini arttırdıkça üzümün kumaş cinsinden maliyeti artar.
Artan maliyet durumunda da ticaret karlıdır. İki ülke arasındaki göreceli fiyatlar (fırsat maliyetleri, reel fiyatlar) farklı ise ticaret refahı arttırır.
Artan maliyet durumunun sabit maliyetlerden farkı dış ticaretin tam uzmanlaşmaya neden olmamasıdır, eksik uzmanlaşma görülür. Yani daha önceki örnekte görüldüğü gibi Türkiye tamamen kumaş üretip Portekiz tamamen üzüm üretmez. Türkiye daha çok kumaş üretip satar, biraz da üzüm üretir ama biraz da ithal eder. Portekiz daha çok üzüm, bir miktar da kumaş üretir ama biraz üzüm satıp biraz kumaş alır. Her ülke, ülke içi fiyatı uluslararası fiyata eşitleninceye kadar dış ticaret yapar, orda durur. Gerçekte de ülkeler ithal ettikleri malın üretimini tamamen bırakmazlar yani artan maliyetler daha gerçekçi bir varsayımdır.
- Azalan Maliyetler
Bu tip maliyetler daha çok sanayi mallarında görülür. Az gelişmiş ülkelerin KÜT e göre hiç sanayi malı üretmemeleri gerekirken gerçekte sanayi malları üretme çabaları sanayi sektöründe azalan maliyetlerin bir sonucudur.
- ARZ VE TALEP MODELLERİ
Bu bölümü dersin sonunda zaman kalırsa ele alalım. Ekstra getirisinin düşük olduğu ve teorik ağırlıklı olduğu görüldü.
- FAKTÖR DONATIMI TEORİSİ
Ricardo nun KÜT modelinde eksik olan en önemli noktalardan biri ülkeler arasındaki işgücü verimliliklerinin niye farklı olduğunun açıklanmamasıdır. Bu eksiklik Eli Hecksher (1919) ve Bertil Ohlin in (1930) geliştirdiği “faktör donatımı teorisi” giderilmeye çalışılmıştır. Hecksher-Ohlin Teorisi de denilir.
Faktör donatımı teorisi (FDT) iki üretim faktörü varsayar: sermaye ve işgücü. Bütün mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdiler bu iki gruba ayrılabilir. Mesela hastane hizmetinde bina ve tıbbi aletler sermaye malları iken doktor hemşire ücretleri işgücüdür.
FDT ye göre: bir ülke hangi üretim faktörüne göreceli olarak daha fazla sahipse, o faktörü daha yoğun kullanan mallarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder (yani ucuza maleder), o mallarda uzmanlaşır ve ihraç eder. Az bulunan faktörün yoğun olarak kullanıldığı malları ise ithal eder. Örnek olarak Türkiye de işgücü daha bol, sermaye daha kıttır. Almanya da ise işgücü az, sermaye boldur. Tekstil daha işgücü-yoğun bir mal, motor ise daha sermaye-yoğun bir maldır. FDT ye göre, Türkiye tekstilde uzmanlaşır ve tekstil mallarını daha ucuza malederken, Almanya motorda uzmanlaşır ve motor satar.
Burda FDT nin dayandığı varsayımları belirtmek gerekir:
- Ülkelerin faktör donatımları birbirinden farklıdır,
- Malların faktör yoğunlukları farklıdır. Yani bazı mallar daha sermaye-yoğun, bazıları ise daha emek-yoğundur,
- Ülkeler aynı malı üretmek için aynı teknolojiyi kullanırlar, teknoloji seviyeleri aynıdır,
- Her iki ülkede her iki mal da eşit oranda talep edilir.
FDT nin grafikle gösterilmesi için, “farksızlık eğrisini” tanımamız gerekir. Farksızlık eğrileri tüketicilerin aynı faydayı elde edebilecekleri mal kombinasyonlarını gösterir. Farksızlık eğrileri ekonomide talebi açıklamak için kullanılan en temel enstrümandır.
Şekildeki tüketiciye, 1 lahmacun ve 4 baklava ile, 2 lahmacun ve 2 baklava, ya da 5 lahmacunla 1 baklava aynı faydayı vermektedir. Bu noktaları bir eğri ile birleştirip eğri üzerindeki bütün noktaların tüketiciye aynı faydayı (U2) verdiğini kabul edersek bu eğriye “farksızlık eğrisi” deriz. Mesela U2 sabit bir fayda miktarını gösterir, ama 3 lahmacun ve 3 baklava gösteren A noktasının faydası U3 > U2 dir. Şekilde sadece 3 tane farksızlık eğrisi örnek olarak verilmiştir ama aslında her fayda seviyesinde bir farksızlık eğrisi çizilebilir yani sonsuz tane. Farksızlık eğrilerini fiziki haritada aynı yükseklikteki noktaları gösteren “izohips” lere benzetebilirsiniz. Farksızlık eğrilerinin üç özelliği:
- Her zaman “daha çok daha iyidir”,
- Bu yüzden farksızlık eğrileri kesişmezler,
- İçbükeydirler, daha dengeli kombinasyonlar daha uç kombinasyonlara tercih edilir.
Farksızlık eğrilerini tanıdıysak, FDT yi grafikle gösterebiliriz. Ama burda bir ülkenin farksızlık eğrisinin o ülkedeki tüketicilerin farksızlık eğrilerinin bir ortalaması olarak yazılabileceğini varsayalım. Ayrıca her iki ülke tüketicileri aynı tercihlere ve dolayısıyla aynı farksızlık eğrilerine sahiptir.
Şekilde Almanya ve Türkiyenin üretim olanakları eğrileri (ÜOE) ve her iki ülke tüketicilerinin farksızlık eğrileri verilmiştir. Almanya daha çok sermayeye sahiptir ve daha sermaye-yoğun bir mal olan motoru daha büyük miktarlarda üretebilmektedir. Tekstili ise az miktarda üretmektedir çünkü elindeki işgücü miktarı kıttır. Bu yüzden ÜOE si Motor eksenine daha çok yükselmektedir. Türkiye ise işgücü miktarı fazla olduğundan işgücü-yoğun tekstil ekseninde daha ileri gider. Bu ülke arasındaki ÜOE farkları FDT nin temelini oluşturur.
Kapalı ekonomi durumunda Almanya A noktasını üretip tüketirken Türkiye T noktasını üretip tüketir. Bu noktaları seçmelerinin sebebi ÜOE lerinin yakalayabildiği en yüksek farksızlık eğrisine bu noktalarda teğet olmasıdır. Her iki ülke tüketicileri de yakalayabildikleri en yüksek farksızlık eğrisi olan U1 faydasını elde etmektedir. ÜOE ye teğet doğruların eğimleri her iki ülkede tekstil mallarının motor cinsinden iç fiyatlarını verir. Mesela Almanya da tekstil malları daha pahalı, motor daha ucuzdur çünkü tekstilin Almanya iç fiyatı Türkiye ye göre daha fazladır, yani fiyat doğrusu daha diktir. Kapalı ekonomi durumunda ne üretirseniz onu tüketirsiniz şartını hatırlayınız.
Peki bu ekonomiler ticarete açılınca ne olur? İki ülkedeki iç fiyatların ortasında bir fiyattan Almanya motor ihraç eder, Türkiye ise tekstil ihraç eder. Böylece her iki ülke de pahalıya mal ettiği malı dışardan ithal etme imkanına kavuşur. Piyasada oluşan uluslararası fiyata Fu diyelim. Fu nun Türk ÜOE sine teğet olduğu V noktasında Türkler T ye göre daha fazla tekstil üretip daha az motor üretirler, tekstilde uzmanlaşırlar. Türkler V noktasını üretirler ama tekstil satıp motor alarak Z noktasını tüketirler. Ticaretin Türkiyeyi nasıl daha yüksek bir farksızlık eğrisi olan U3 e taşıdığına dikkat ediniz: refah artmıştır. Aynı şekilde Almanya da motorda uzmanlaşır: A dan B ye kayar. Tüketim noktası ise C dir daha yüksek bir farksızlık eğrisine (U2) ulaşır.
Sonuç: Her iki ülke, elinde daha bol bulunan üretim faktörünü daha yoğun kullanan malda uzmanlaşır. Diğer malı ise ithal eder. FDT nin ifadesi budur. Bu surette her iki ülke de refahını arttırır.
- FDT den Çıkarılan Teoremler:
- Stolper-Samuelson Gelir Dağılımı Teoremi
Bu teoreme göre serbest ticaret ihracat endüstrilerinde yoğun kullanılan faktörlerin gelirini arttırır, ithalata rakip endüstrilerde yoğun kullanılan faktörün gelirini ise azaltır. Korumacılık yani gümrük vergileri ise ithalata rakip endüstrilerde yoğun kullanılan faktörün gelirini arttırır. Mesela Türkiye işgücünün bol bulunduğu bir ülkedir, yani FDT ye göre emek-yoğun sektörler ihracat yapacaktır mesela tekstil. O zaman serbest ticaret Türkiye de işgücünün gelirini arttırırken sermayenin gelirini azaltır. Gümrük vergileri gibi korumacı politikalar ise sermayenin gelirini arttırıp işgücünün gelirini düşürür.
- DIŞ TİCARET VE EKONOMİK BÜYÜME
Ampirik verilere göre ülkelerin dış ticaret hacmi ile toplam geliri arasında pozitif ilişki vardır. Bakınız: şekil. Şekilde ülkeler arasında yatay eksende 1960-90 dönemindeki gelirin ortalama büyüme hızı yüzde olarak verilmiş, düşey eksende ise aynı dönemde dış ticaret hacminin yıllık ortalama büyüme hızı verilmiştir. Buradaki pozitif ilişki bize dış ticaret hacmi hızlı büyüyen ülkelerin gelirinin de hızlı büyüdüğünü gösteriyor. Hatta grafikten görüldüğü kadarıyla dış ticaretteki artış gelirdeki artıştan daha yüksek olmuştur. Mesela Türkiyenin dış ticareti yıllık ortalama %10 gibi artarken geliri ortalama % 5.5 gibi artmıştır.
2. ULUSLARARASI TİCARET POLİTİKASI
- DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI
- Ödemeler Dengesinin Düzeltilmesi
Ödemeler dengesi açığı döviz ihtiyacı doğurduğundan ithalat kısıtlanır. Kısıtlanmazsa eldeki döviz bittiğinde döviz krizi doğar, devalüasyon olur. Ya da yabancı krediler ve yabancıya satışlar ile sağlanır: Ödemeler D. = Ticaret dengesi + Sermaye dengesi.
- Yerli Sanayileri Dış Rekabetten Koruma
- Kalkınma Stratejisi
Kalkınma stratejileri arasında ihracata dayalı kalkınma Asya ülkelerinin bir stratejisidir. Yatırım ve ara malı ithalatına izin verilip tüketim malları ithalatı kısıtlanır. İhracat ise teşvik edilir.
- Tekelci İç Piyasaları Rekabete Açma ve Liberalleşme
- Hazineye gelir sağlamak:
Gümrük vergilerinin bütçedeki payı: Türkiye %16, Pakistan %31, Hindistan %24, ABD %2.
- Stratejik İhracat Sınırlaması:
Bir malda dünya ticaretinde büyük pay sahibi olan ülkeler bir araya gelip üretimi sınırlandırıp fiyatı yüksek tutmaya çalışır: OPEC ve ham petrol, doğal gaz, fındık.
- Dış Politika Pazarlık Aracı Olarak
Mesela bir ülkenin dost olarak kazanılması isteniyorsa gümrükler kaldırılabilir ya da tersi. Askeri malların satışı ya da alımı sınırlandırılabilir. Örnek: Ermeni tasarısından dolayı Fransa nın helikopter ihalesine alınmaması gibi.
- DIŞ TİCARET POLİTİKASININ ARAÇLARI
- Gümrük Tarifeleri:
İthalat ve ihracata konulan vergilerdir. Günümüzde ihracata pek vergi konmamaktadır daha ziyade teşvik edilmektedir. Gümrük vergilerinin iki amacı vardır: gelir sağlama ve ithalata rakip yerli endüstrileri koruma. Tarihte devletin önemli gelirlerinden biriydi ama günümüzde göreceli olarak azalmıştır: özellikle gelişmiş ülkelerde gümrük vergilerinin bütçeye katkısı azdır. Özellikle imzalanan uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi anlaşmaları gümrük vergilerini azaltmıştır ama az gelişmiş ülkelerin mesela Türkiye nin bütçe gelirlerinin %16 sını oluşturur. Gelişmiş ülkeler daha çok gelir ve kurumlar vergisi toplar, dolaysız vergilerin payı azdır. Gümrük vergileri malın birimi başına alınabilir ya da parasal değeri üzerinden “ad valorem” alınabilir. Birinciye örnek varil başına ya da otomobil başına olabilir. İkinciye örnek ise satış fiyatının belli bir yüzdesi olarak alınmasıdır. Yalnız burada malın her safhada fiyatı farklı olduğundan hangi safhada vergilendirileceği önemli olur. Mesela f.o.b. “free on board” fiyatı olup mal ihracatçının limanında gemiye yüklendiği zamanki fiyatıdır. C.i.f. ise “cost insurance freight” yani maliyet + sigorta + taşıma masraflarını içerir.
Gümrük Tarifelerinin Etkileri:
İthalata konulan gümrük vergisi o malın yurtiçi fiyatını arttırır. O malı yurtiçinde üretenlere doğru milli gelirin yeniden dağıtılmasına neden olur. Tüketicilerin aleyhinedir. Devlet hazinesine gelir sağlar. Analitik olarak gümrük vergisinin etkilerini gösterelim:
Gümrük vergisi malın yurtiçi fiyatını F1 den F2 ye yükseltir. Gümrük vergisi konmadan önce tüketim miktarı R iken vergiden sonra U ya düşer. Yerli üretim miktarı ise K iken S ye yükselir. İthalat miktarı ise önce KR kadar iken vergiden sonra SU ya düşer.
SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ
[wp_ad_camp_5]
sonraki sayfadan devam ediniz
İlk yorum yapan olun