in

Kpss – Eğitim Bilimleri – Öğrenme Psikolojisi ve Temel Kavramlar

ÖGRENME PSİKOLOJİSİNİN UGRAŞIALANLARI
Öğrenme süreçleri ile ilgili bilgilere ulaşma (Nasıl
öğreniliyor?)
Öğrenme ve öğretme süreçleri
Öğrenme güçlüklerinin kaynakları (Öğrenmeyi
neler engeller?)
Farklı dönemlerde insanların öğrenme özellikleri ve
bu özelliklerin öğretim etkinliklerine uygulanması.
Öğrenme iikeleri, yöntemleri ve kuramları.
DAVRANIŞ VE ANALİZİ
Davranış insanın her yaptığı şey için kullanılan bir terimdir. Sadece eylemleri değil, durumları da kapsayacak kadar geniştir. Davranışlara örnek vermek gerektiğinde konuşmak ve(ya) konuşmamak diye örnek verilebilmesi bundandır. Çünkü konuşmak da davranıştır, konuşmamak da.
Davranışı analiz ederken onu uyarıcı, tepki, karşılık olarak analiz etmek yaygınlaşmışîır.
Uyarıcı;
Organizma tarafından (algılanarak) davranışa yol
açan,
İçte ve dışta meydana gelen değişikliklerdir.
Buna göre bir değişikliğin uyarıcı niteliği kazanabilmesi için bu iki şartı yerine getirmesi gerekir. İçte meydana gelen değişikliklere; karnın acıkması, vücuttaki su miktarının azalması, kalbin hızlı atması örnek olarak verilebilir. Dışta meydana gelen değişiklikler ise ısı, ışık ve ses açısından meydana gelen değişiklikler olarak ele alınabilir.
Tepki;
Organizmanın uyarıcıya karşı göstermiş olduğu davranıştır. Tepki, uyarıcıya göre tanımlandığı için bir tepkiden bahsedebilmek için önce uyarıcıyı ele almak ve göstermek gerekir.

Karşılık;
Organizmanın gösterdiği tepkiye karşılık almış olduğu uyarıcıdır. Karşılık üç türlü olabilir:
1. Pekiştirme: Organizmanın davranışının
gösterilme olasılığının artırılmasıdır. İki türü vardır:
a) Olumlu pekiştirme; İçinde bulunulan duruma
hoş bir uyarıcının eklenmesidir. Çikolata vermek
gibi.
b) Olumsuz pekiştirme: İçinde bulunulan
durumdan hoş olmayan bir uyarıcının
kaldırılmasıdır. İyi hal gösteren bir mahkumun hafta
sonu iznine gönderilmesi gibi.
2. Ceza: Organizmanın davranışının gösterilmeme
olasılığının artırılmasıdır. İki türü vardır:
I. Tür ceza: Organizmanın içinde bulunduğu
duruma hoş olmayan bir uyarıcının eklenmesidir.
Gündelik dildeki ceza büyük ölçüde böyiedir.
Çocuğun fiziksel olarak cezalandırılması veya
ağzına biber sürülmesi böyledir.
II. Tür ceza: Organizmanın içinde bulunduğu
durumdan hoş bir uyarıcının kaldırılmasıdır. Çocuğa
verilen bir ödülün geri alınması böyledir.
3. Karşılık vermeme: Organizmanın davranışının
görmezlikten gelinmesidir ki, uzun vadede sönmeye
(unutmaya) yol açar. Bu açıklama temelde
davranışçı yaklaşıma dayalı bir ifadedir.
Performans (Edim)
İnsan davranışlarının bir kısmı doğuştan getirilirken, diğer bir kısmı da sonradan ediniiir. İnsanın tüm eylem ve durumları için performans (edim) terimi kullanılır. Doğuştan getirilen davranışlar refleksler ve içgüdüler olmak üzere iki türlüdür. Sonradan edinilen davranışlar ise büyük ölçüde öğrenme sonucu kazanılır.

Refleks
Doğuştan geliyor mu?
Belli bir uyarıcısı var mı?
Belli, basit ve ani bir tepki mi?
Soruları sorulduğunda, üç soruya da “evet” cevabı veriliyorsa davranış reflekstir. Eğer bir ve(ya) birkaçına “evet” cevabı verilemiyorsa, o zaman refleks değildir. Dizinize vurulduğu zaman ayağınızın kalkması, göz kırpmak, vb. davranışlar reflekslere örnek verilebilir.
İçgüdü
Doğuştan geliyor mu?
Türe özgü mü?
Karmaşık davranış mı?
Soruları sorulduğunda, üç soruya da “evet” cevabı veriliyorsa bu davranış iç güdüdür. Arıların bal yapması, ipek böceğinin koza örmesi, içgüdüye örnek olarak verilebilir.
İçgüdü ve refleks doğuştan getirilen iki temel davranış biçimidir. Bunların dışında davranışlar olmakla birlikte, eğitim açısından bu iki tür davranış, öğrenmenin dışında yer alır. Öğrenme sadece refleksin uyarıcısınin değiştirilmesi, içgüdünün ise gösterilme koşulları ve biçiminin değiştirilmesi öğrenme yoluyla gerçekleştirilir. Bu iki tür dışında diğer davranışlar organizmanın sonradan edindiği davranışlardır.
ÖĞRENME
Öğrenme, tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen oldukça kalıcı değişikliktir. Bir davranışın öğrenme olabilmesi için,
Tekrar ya da yaşantı yoluyla meydana gelmesi,
Davranışta bir değişiklik olması,
Değişikliğin oldukça kalıcı olması gerekir.
Bu koşulları sağlamayan durumlar öğrenme olarak değerlendiriimez.
Sözgelimi, organizmanın gündelik davranışları arasında yer alan ve herhangi bir değişiklik göstermeyen davranışlar öğrenme değildir. Her günkü yolundan gelip giden bir adam yeni bir yol öğrenmiş olmaz.

Aynı şekilde, kaza eseri farklı bir davranış göstermek zorunda kalan kişi de, bu davranışını kalıcı hale getirmedikçe öğrenmiş olmaz. Kaza sonucu sağ kolu kırılan bir kişînin sol eliyle yazması, bunu kalıcı hale getirmediği sürece öğrenme kapsamına girmez.
Gene, organizmanın davranış değişikliğinin tekrar ya da yaşantı sonucu meydana gelmesi gerekir, Felç veya tik gibi kişinin yaşantıları dışında meydana gelen davranış değişikiikleri öğrenme olarak kabul edilmez.
Öğretmenin sınıfta öğrencilere ders anlatarak yapmaya çalıştığı, onların davranışlarında değişiklik meydana getirecek kadar yaşantı sağlamaktır. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk’ün kaç yıiında öldüğünü bilmeyen ve sorulduğunda “bilmiyorum” cevabı veren bir öğrencinin öğretim sürecinin sonunda aynı soruya “1938” şeklinde cevap vermesi,
Öğrenme yaşantısı sonucunda
“Bilmiyorum” deme davranışı değiştiği
c) Bir süre sonra da aynı cevabı verebildiği için
öğrenmedir.
Öğrenmeyi açıklarnaya çalışan çeşitli kuramlar vardır. Bunlardan davranışçı kuram onu uyarıcı ile tepkinin eşleştirilmesi olarak görürken, bilişsel kuram zihindeki örgütlenme olarak görür. Öğrenme kuramları ileride ele alınacaktır.
Öğrenmenin Gerçekleştjği Ortamlar
Aile: Okul öncesi dönemde çocuğun yaşamında etkili bir sosyalleşme görevi yapan, özellikle kültürlenme ve değerlerin kuşaklar arasında aktarılması misyonlarına sahip sosyal ortamdır.
Akran Grupları: Akran ve arkadaş grupları aile içinde ebeveynlerle ve (varsa) kardeşlerle yaşanması pek olası olmayan yaşantılar sunan sosyal ortamlardır.
Anaokulları-Kreşler: Çocukların okula
hazırlanmasını ve sosyal beceriler edinmelerini
sağlama görevine sahip, yasal olarak kuruian,
işletilen ve denetlenen okul öncesi eğitim
kurumlarıdır.
Örgün Eğitim Kurumları (Okullar): Aileden sonra çocuk eğitiminde en önemli etkiye sahip sosyal

kurumlardir. Sağladiğı özel koşullar (toplu öğretim, temel öğrenme konuları, akran grupları, ders/etkinlik çeşitliliği, profesyone! kadro vb.) bu etkinin temel bileşenlerini oluşturur.
Okulla ilgili önemii özellikler:
» Bireyde olumlu/olumsuz, kasıtlı olarak veya kendiliğinden davranış değişiklikleri edinilmesini etkiler.
» Yetişkin davranışlarıyla oyunsu davranışlar arasındaki farkın fark edilmesine fırsaî verir.
» Kişisel gelişimi, sosyal beceriler edinilmesini ve sağlıklı iletişim/ilişki kurulmasını destekler.
» Bireye yeni davranışlar kazandırarak veya önceden edinilmiş davranışiarını geliştirerek uyum süreçlerini destekler.
» Toplumsal değerlerin kazanılması için yaşantı fırsatiarı sunarve bunları pekiştirir.
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bir öğrenme ortamında bulunan faktörler
şunlardır:
A) Oğrenen
Öğrenme malzemesi (öğrenilen şey)
Öğrenme stratejisi (öğrenme biçimi)
Öğreten (öğrenmeye yardımcı olan)
E) Öğrenme ortamı (öğretilen yer).
Bunlardan öğrenen, öğrenme malzemesi ve öğrenme stratejisi öğrenmeyi doğrudan etkilerken, öğretmen ve öğrenme ortamı, bu üç faktörü etkileyerek öğrenmeyi (dolaylı yoldan) etkilerler. Bu yüzden öğrenmeyi etkileyen faktörleri üç grup olarak ele almak gerekir.
A. Öğrenen
TüreÖzgü Hazıroluş
Öğrenen ile ilgili faktörlerin en başında türe özgü hazır oluş gelir. Öğrenen, ilgili davranışı gösterebilecek bir türden olmalıdır. Eğer tür o davranışı göstermek için gerekli biyolojik donanıma sahip değilse, öğretmeye çalışmak da boşuna olur. Bilindiği gibi “kaz uçar, ama laz uçamaz”.

2. Olgunlaşma
Öğrenen ile iigili faktörlerden iiki (yukarıdakini saymazsak), olgunlaşmadır. Organizma ilgili davranışı gösterebilecek bir biyoiojik donanıma sahip olabilir. Ancak, söz konusu olan zaman ve zeminde, organizma henüz o olgunluğa ulaşmamış olabilir. Bu durumda öğrenme meydana gelmez. Sözgelimi, insana konuşmayı öğretebilirsiniz, yeni doğmuş bir bebek de insandır, ama ona öğretemezsiniz, çünkü gerekii olgunluğa ulaşmamıştır. Olgunlaşma genellikle yaş ve zeka olarak ele alınır. Yani, bir organizmanın olgunluğa ulaşmasından bahsederken, bir yandan yaş olarak belli bir yaşa gelmesi, diğer yandan yaşıtlarıyla benzer özellikier göstermesi, özellikle kavrama ve bilgi işleme açısından yaşıtlarıyla aynı düzeyde oiması gerekir. Çocuk yaş olarak 5 yaşına gelmiş olabilir, ama hala konuşamıyor olabilir.
3. Uyarılmışlık
İkinci faktör, uyarılmışlık düzeyidir. Genel uyarılmışlık hali olarak da atıfta bulunulan bu özellik, organizmanın dışarıdan gelen uyarıcıları işleyebilme kapasite ve becerisini gösterir. Bunu daha iyi anlayabilmek için, uyarılmışlık derecelerini gözden geçirmek yararlı olabilir. En düşük uyarılmışlık, bitkisel hayat durumundadır, ancak temel yaşamsal uyarıcılar alınabilir. Sonraki bir düzey, uyku halidir. Kişi etrafındaki uyarıcılardan (en azından) bir kısmını alabiidiği içindir ki uyarılabilmektedir(!). Daha sonra uyuşukluk dediğimiz bir düzey örnek verilebilir. Bu durumda kişi etraftaki uyarıcılardan bazılarını alabilmekte, bazılarını ise alamamaktadır. Sonraki bir düzey normal uyanıklık düzeyi olabilir. Bu durumda kişi etraftan uyarıcı alabilir ve işleyebilir. Gündelik yaşamını sürdürür. Kişinin heyecanlandığı ve “elinin ayağının dolaştığı” durum bir miktar aşırı uyarılmanın söz konusu olduğu durumdur. Bu durumda kişi normalde işleyebileceğinden biraz fazla uyarıcı ile karşı karşıya kalmış demektir. Dehşet veya panik hali ise oldukça aşırı bir uyarılmanın olduğunu gösterir. Bu durumda kişi işleyebileceğinden fazla uyarıcı ile karşı karşıyadır.
Bu uyarılmışlık düzeyleri ile öğrenme arasında bir ilişki vardır. Yani, öğrenmenin meydana gelebilmesi için uyarılmışlığın da bir düzeyde olması gerekir. Bu düzey “orta düzey”dir. Başka bir ifadeyle öğrenmenin meydana gelmesi ve kolay meydana

gelmesi için orta düzeyde uyarılmışlık gereklidir. Düşük uyarılmışlık düzeylerinde öğrenme meydana gelmez, kişi uyarıcıyı alamıyordur. Yüksek uyarılma durumlarında da öğrenme meydana gelmez, kişi istediği uyarıcıyı seçebilecek durumda değiidir, ne yapacağını bilemez bir haldedir. Orta düzeyde bir uyarılmışlık öğrenmeyi olumlu yönde etkiler,
Düşük uyarılmışlık düzeylerinde öğrenme olmaz, ancak öğrenmeye yatkıniık meydana getirilebilir. Örneğin, uyuyan bir kişiye bir şey öğretilemez, ama öğrenilecek konulara yatkınlık sağlanabilir. Bu yüzden derse devamda ısrar edilir, çünkü öğrenci derste uyusa bile, konulara yatkıniık sağlar. Yabancı dil eğitiminde bu yatkınlık daha çok işe yarar.
4. Aktarma / Transfer
Öğrenmeyi etkileyen diğer bir faktör, önceki öğrenmelerdir. Bazı kaynaklarda aktarma veya transfer(ans) olarak işaret edilen bu faktör, öğrencinin yeni bir öğrenme yapabilmesi için önceden bir miktar öğrenme yapmış olması gerektiğini, daha gündelik bir ifadeyle gerekli önbilgileri edinmiş olması gerektiğini ifade eder. Önceden gerekli olan, sözgelimi dört işlemi öğrenmemiş bir kişi bayağı kesirleri veya ondalık işlemleri yapamaz. Daha özel olarak söylenirse, birbirine benzer uyarıcıların söz konusu olduğu öğrenmeler uyarıcıların benzerliği ölçüsünde aktarmayı kolaylaştırmaktadır. Aynı şekilde benzer tepkilerin öğrenildiği durumlarda da aktarmanın olumlu olma olasılığı yükselmektedir. Kısaca, benzer uyarıcı ve davranışların kullanılması öğrenmeyi büyük ölçüde kolaylaştırmaktadir, çünkü öğrenci öğrenmeleri arasında aktarmalar yapabilmektedir. Aktarma olumlu ve olumsuz olmak üzere iki türlüdür:
Olumlu aktarma:
sonraki öğrenmeyi
Önceki öğrenmelerin koiaylaştırdığı durumdur.
KOLAYLAŞMA
Sonraki öğrenmeler
Oncekı öörenmeier’bııgıJer
Kuru fasulye pişirmeyi bilen bir kişinin nohut yemeğini yapmayı öğrenmesi, üçgeni iyi bilen bir kişinin kareyi iki eşit üçgen olarak anlamasındaki kolaylık gibi.
Olumsuz aktarma:
sonraki öğrenmeyi
Önceki öğrenmenin zorlaştırmasıdır.

İki parmak daktilo yazmasını bilen bir kişinin 10 parmak yazmayı öğrenmesi, veya Q-klavye yazan birinin F-klavyeyi öğrenmesi gibi. Kısaca benzer uyarıcılar aktarma yapılıp yapılamayacağını, benzer davranışlar ise aktarmanın ne kadar olumlu olacağını belirler.

SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ