
Hitit Devleti‘nin başkenti olan Hattuşaş sanat ve mimarlık alanında gelişmeler göstermiştir. Hattuşaş sözcüğü Hattus sözcüğünden yani Hatti insanlarının verdiği orijinal addan gelir
Hattuşaş’ın kuzeyde kalan kısımına “Aşağı şehir”, güneyde kalan kısımına “Yukarı Şehir” denir. Hattuşaş’daki kalıntıları ilk olarak Fransız arkeolog Charles Texier keşfetmiştir. 1893-1894 yıllarında kazılar başlatılmıştır, ve bu kazılardan sonra 1906’da Alman Hugo Winckler ileİstanbul Arkeoloji Müzesi’nden Thedor Makridi çivi yazısı ile yazılmış büyük bir Hitit arşivi bulmuşlardır. Hattuşaş’da MÖ III. binden itibaren yerleşim görülmektedir.
1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşaş (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra “Hattuşa” adını aldı. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı.
Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirildi. Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.
Milattan önce üç bin yılından başlayarak Hattuşaş‘ta yerleşim vardır. Bu zamandaki yaşam alanları genel olarak Büyük Kale civarında olmuştur. Büyük Kale 250 metrelik bir kayalık üzerine kurulmuş ve üstünde Kraliyet Sarayı ve imparatorluğun yönetim merkezi bulunmaktadır.
Yapılan arşatırmalar en yüksek zamanında 40000 ila 50000 kişilik bir nüfusu olan Hattuşaş, Hitit Devleti’nin yıkılması ile birlikte milattan önce 1200 yılı gibi yıkılmış ve milattan önce 800 yılındaki Frig yerleşimine kadar ıssız kalmıştır.
[AdsWithin]
İlk yorum yapan olun